Muhammet Nur Doğan’la Divan Edebiyatına Bakış
Gül Uluğtekin
Sayı 14: Kış 2004

Divan edebiyatı alanında yaptığı çalışmalarla tanınan, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan, 5 Aralık 2003 tarihinde Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğrencilerine Osmanlı edebiyatı ile ilgili konferanslar verdi. Bölümün öğretim üyelerinin de katıldığı konferanslarda Prof. Doğan, divan edebiyatına nesnel ve bilimsel olarak yaklaşmanın önemini vurguladı.

Prof. Doğan, konferanslarının ilk oturumunda divan edebiyatı alanında metin tahlillerinin önemine değinerek bu konuda iki olumsuz yaklaşımdan söz etti: divan şiirini anlamadan yüceltmek ile köhne ve eski sayarak yermek. Bunların yerine, divan şiirine semantik ve etimolojik kavramlarla sistematik olarak yaklaşmak gerektiğini belirten Doğan, bu edebiyatın hayattan kopuk olduğu iddiasının asılsız olduğunu, tersine, divan şiirinin tek bir beyitinin bile toplumsal yaşamla bağlantısı kurulmadan yorumlanamayacağını vurguladı. Divan edebiyatı metinlerinin söz dizimi açısından kusursuz oluşuna ve şairlerin gramere verdikleri öneme de dikkat çeken Doğan, bu şiirlerde Osmanlı’nın kendi yaşamsal pratiğini mazmunlaştırdığını, dolayısıyla dönemin dünya görüşünün ipuçlarına divan edebiyatıyla ulaşmanın mümkün olduğunu belirtti. Öğleden sonraki ilk oturumda Prof. Doğan, Şeyh Galib’in “Teb-lerze-zâd gevher-i galtân-ı gurbetem / Mihr-i sadef sabâh-ı Nişâbûrdur bana” ile Bâkî’nin Kanûnî’nin ölümü üzerine yazdığı “Yüz yere kodu lutf ile gülberg-i ter gibi / Sandûka saldı hâzin-i devrân güher gibi” beyitleriyle başlayan şiirlerini, edebiyata mazmunlarla giren tarih ve toplumsal yaşam anlayışı çerçevesinde değerlendirdi. İkinci oturumda ise Prof. Doğan, “Leylâ ve Mecnûn” hakkında verdiği genel bilgilerden sonra bu yapıttaki “tahkiye” öğesine dikkat çekerek “Leylâ ve Mecnûn”un vahdet-i vücut anlayışının yanı sıra “beşerî bir aşkın romanı” olarak da okunabileceğini belirtti. “Hüsnü Aşk”ın ise az sözle çok şey anlatan, tasavvuf ile masalın birleşmesini yansıtan bir “çağının masalı” olduğundan söz eden Doğan, “Hüsn ü Aşk”ın bir “tasavvuf alegorisi” olarak değerlendirilmesini tartıştı. Prof. Doğan bu yapıtın tek boyutlu olarak ele alınamayacağını, “şiirin şiiri”ni ya da “şiirin macerası”nı anlattığını belirtti. Prof. Doğan, konferanslarının sonunda kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlarda dünya şiir mirasının önemli bir parçası olan divan edebiyatının tek taraflı övmek ve yermek biçimindeki anlayışlara terkedilmemesi gerektiğini vurguladı.

mgul@bilkent.edu.tr