Murathan Mungan'la Söyleşi
Ezgi Korkmaz
Sayı 17-18: Bahar 2005

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi, 29 Mart 2005 günü yazar Murathan Mungan’la bir söyleşiye ev sahipliği yaptı. Kalabalık bir izleyici topluluğunun katılımıyla gerçekleşen program, Türk Edebiyatı Bölümü öğrencilerinden Nilay Özer’in, yazarın yaşam öyküsünü sunmasıyla başladı. Daha sonra, yazar Erendiz Atasü, Murathan Mungan’ın yapıtlarını genel hatlarıyla değerlendiren bir konuşma yaptı.

Yazarın daha çok roman ve öyküleri üzerinde durduğu konuşmasına”Hayatın hüzünlü bir yanı vardır” diyerek başlayan Erendiz Atasü, Murathan Mungan’ın Türk Edebiyatı’nda”hayatın trajedisine dokunmaya niyetlenen” pek az yazardan biri olduğunu vurguladı. Atasü, Mungan’ın kültür mirasından, geleneğin simgelediği hayat tarzını sorgulamak ve eleştirmek amacıyla yararlandığını söyledi. Mungan’ın, yapıtlarında Doğu’yu, Doğu’nun sorunlarını ve feodalizmi farklı bir biçimde sorunsallaştırdığını ifade eden Atasü, yazarın feodalizmin görünen yüzünden çok, erkek-egemen cinsel ahlâkı ile uğraştığını belirtti. Konuşmasında son olarak Mungan’ın son kitabı Çador’u değerlendiren yazar, eseri”insan ruhunun çok derin ve incelikli bir ifadesi” olarak niteledi. Atasü ayrıca Çador’un iktidar, iktidar paylaşımı ve kökten dincilik ile ilgili çok önemli politik mesajlar içerdiğine değindi.

Atasü’nün ardından Murathan Mungan 1970’li yılların ortalarında başlayan yazarlık serüvenini değerlendiren bir konuşma yaptı. Hayatının bir dönemecinde olduğunu ve bugün bulunduğu yerden geriye bakınca kendisini”yeni başlıyor gibi” hissettiğini söyleyen yazar, konuşmasına ilk yazılarını yayımladığı yılların Türkiye’sinin nasıl olduğunu ve kendisinin o Türkiye’yi nasıl gördüğünü anlatarak başladı. 1970’lerde edebiyat dergilerinin çok bol olduğunu ve o yıllarda kendisinin de içinde bulunduğu genç yazarların her ay dergilere yazı yollama telaşı içinde olduklarını belirten Mungan, görünüşteki verimliliğin aksine, bu dergilerin gerçek anlamda önemli ve değerli olmadığını söyledi.

O yıllarda”çok kıymet verdiği şöhret”in giderek önemini yitirdiğini belirten yazar, zaman içinde”işiyle baş başa kaldığını”, “dilin süslerinden kurtulduğunu” ve”yalnızca yazdığı şeyin kıymetli olduğunu anladığını” dile getirdi. Mungan, olgunlaştıkça”zamanı kullanma bilgisi”ne daha çok sahip olduğunu belirtti. Edebiyatın, genel olarak sanatın, insana hiçbir şey vaat etmediğini, kişinin kendisini edebiyata buna rağmen adaması gerektiğini söyleyen yazar, edebiyatın bir hafta sonu uğraşı ya da bir yan uğraş olmadığını belirtti. Mungan, edebiyatın doğası gereği en anarşist sanat olduğunu, çünkü sadece yazılı olan metinle okuru arasında özgür bir alan yarattığını ifade etti.

Türkiye’de edebiyat eleştirisinin, özellikle metin çözümlemelerinin yetersizliğinden söz eden Mungan, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nün bu açığı kapatacak eleştirmenler yetiştirmesinin önemini vurguladı. Pek çok alanda olduğu gibi edebiyatta da referanslar üzerinden yorum yapıldığını, bir yazarı değerlendirmek için etiketlere, referans haritalarına ihtiyaç duyulduğunu belirten yazar, Türkiye’de eleştirinin genellikle edebiyat yapıtının değerlendirilmesi için değil, yazarla ilgili kişisel görüşlerin ortaya koyulması amacıyla kullanıldığını belirtti.

Program, Murathan Mungan’ın konuşmasının ardından, dinleyicilerin soruları ile devam etti. Mungan, kendisine örnek aldığı yazarlar olup olmadığı sorusuna, Behçet Necatigil gibi birkaç isim dışında, önündeki örneklerin”nasıl olması gerektiği konusunda değil, nasıl olmaması gerektiği konusunda kendisine yol gösterdiğini” belirtti. Eserleri ile özel hayatı arasındaki ilişkinin sorulması üzerine, “hatıra defteri tutmanın edebiyat olmadığı, edebiyatın konusunun yaratmak olduğu” yanıtını verdi.

ezgi@bilkent.edu.tr