KİTAP
Türk
Edebiyatı ve Birinci Dünya
Savaşı’na
Disiplinlerarası Bir Yaklaşım Senem Timuroğlu Bozkurt |
Sayı 16: Güz 2004 |
Erol Köroğlu’nun Türk Edebiyatı ve Birinci Dünya Savaşı
(1914-1918) başlıklı yapıtı (İletişim
Yayınları, 2004), edebiyat ve tarih bağlamında
yayımlanan kapsamlı bir disiplinlerarası çalışma
olarak dikkat çekiyor.
Köroğlu’nun da belirttiği
gibi, 1914-1918 arası Osmanlı-Türk kültür tarihi, “gerek
küresel tarihyazımında, gerek
dahil olduğu ulusal tarihyazımında ihmal edilmiş
[....] bir alandır” (18). Dolayısıyla Köroğlu,
“Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulmasına yol
açan belirleyici
tarihsel olay” (19-20) olarak değerlendirdiği Birinci Dünya Savaşı’nı
kültürel bağlamda inceleyerek bu alandaki bir boşluğu
doldurmaktadır. “Propagandadan Millî Kimlik İnşâsına”
altbaşlıklı kitapta yazar, Birinci Dünya Savaşı’nın
Osmanlı-Türk
kültür tarihindeki yerini edebî metinlerden yola çıkarak “sosyo-tarihsel” (20) açıdan
yorumluyor. Köroğlu’nun incelemesi, Türk edebiyatı
tarihinde “savaş edebiyatı”nın da incelenmeye
değer olduğunu gösteriyor.
Çalışmada Birinci Dünya Savaşı’yla
ilgili metinlerin üretim
mekanizmaları Avrupa’dakilerle
karşılaştırılarak farklı toplumların algı ve
tepkileri ortaya çıkarılıyor. Temel sorunsalını Miroslav
Hroch’un ulus-devlet tanımı bağlamında oluşturan Köroğlu,
savaşın Avrupa’da, özellikle de İngiltere
ve Almanya’da deneyimlenme sürecini tartışıyor.
Yazar, Avrupalı ulus-devletler ile Osmanlı’nın
farklı siyasal, ekonomik ve kültürel özellikleri üstünde duruyor. “[S]avaşla ilgili edebî ürünlere baktığımızda
Batı tarzı güçlü
bir propaganda tavrını değil,
sancılı bir ‘millî
benlik’ oluşturma çabasını
görürüz” (29-30)
diyen Köroğlu, o dönemde oluşan
“ulusal repertuvar”ın daha sonra “tekrar ele
alınaca[ğını]” ve “anlamlandırılaca[ğını]”
(30) belirtiyor.
Türk Edebiyatı ve Birinci Dünya Savaşı’nda
hem artzamanlı, hem de eşzamanlı inceleme yöntemlerini devreye sokan yazar,
çalışmasında savaş dönemi propagandası, bunun ideolojik temelleri,
“vatanseverlik” nos-yonu ve savaş sırasındaki edebî üretim üstünde duruyor.
Kitabın birinci bölümünde İngiliz
ve Alman savaş edebiyatı, propagandacılıkları açısından
karşılaştırmalı olarak ele alındıktan sonra
Osmanlı edebiyatının bu bakımdan
başarısızlığının nedenleri tartışılıyor.
İkinci bölümde,
1914 yılından önce şekillenmiş
olan Osmanlıcılık, İslâmcılık,
Batıcılık ve Türkçülük
ideolojileri ikincil kaynaklara dayanarak anlatılıyor. Bunlardan Türkçülük, Miroslav Hroch’un “ulus-devlet
oluşturma süreci” kuramı açısından,
diğer üç
ideolojiyle karşılaştırılıyor.
Üçüncü
bölümde, daha sonrasına ışık
tutması açısından Balkan Savaşı’ndan Birinci Dünya Savaşı’na
kadar olan süreç
üstünde duruluyor. Dördüncü bölümde, 1914’ten 1918’de
imzalanan Mondros Ateşkes
Antlaşması’na kadar olan süre, halkın
savaşa tepkisi, savaş sırasındaki propaganda gibi
konular, kişisel tanıklık ve anılara dayanarak ele
alınıyor. İlgi çekici
anekdotlar aracılığıyla devrin
panoramasını veren Köroğlu, Enver
Paşa ve çevresinin
akılsızca yürüttüğü propagandalara dikkat
çekiyor. Bu bölümde Osmanlı’da
o dönemde fazla
gelişmemiş olan sinema ve
fotoğraf sanatlarının savaş propagandası için nasıl
kullanıldığı ele alınıyor. Köroğlu, o günlerde çıkmaya
başlayan Harp Mecmuası ve Yeni Mecmua
dergilerinde yayımlanan polemiklerin söylem analizini yaparak millî
kimliğin inşa sürecini irdeliyor. Örneğin, Azerbaycan’ın Osmanlı hükümetinden öğretmen istemesi üzerine Halide Edib ile Ziya Gökalp arasında yaşanan tartışma, devrin düşünce yaşamının
somut örneklerle
sergilenmesini sağlıyor. Kitabın
beşinci ve altıncı bölümlerinde yazar, edebî üretimi şiir ve düzyazı bağlamlarında ele alıyor. Şiire odaklanan
bölümde Ziya
Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Akif Ersoy ve
Abdülhak Hâmit Tarhan’ın şiir
kitapları ile bunların yayımlanma süreçleri değerlendiriliyor. Kitabın altıncı bölümünde savaşla ilgili düzyazı
yapıtlarına genel bir bakıştan sonra metinler kurmaca
ve kurmaca dışı olmak üzere ikiye ayrılıyor.
“Kurmaca Dışı” başlığı altında Cenap
Şahabettin, Rıza Tevfik, Süleyman Nazif ve Falih Rıfkı’nın gazete ve dergilerde yayımlanan
makaleleri değerlendirilirken “Kurmaca” başlığı
altında tiyatro oyunları, öyküler ve romanlar ele alınıyor. Bu bölümde Türk edebiyatı antolojilerinde adı pek geçmeyen Emine Semiha ve Salime
Servet Seyfi adlı kadın öykücülere dikkat çekilmesi
kitabın önemli katkıları
arasında. Erol Köroğlu’na göre,
kitapta ele alınan edebiyatçıların
ortak noktası, “İttihat ve Terakki yönetimi, Türk
milliyetçilikleri ve Birinci Dünya Savaşı’nı farklı biçimlerde algıladıkları
halde, devletin ve milletin bekası konusunda ortak bir
vatansever tavır sergilem[eleridir]” (430). Köroğlu,
propagandanın “durağan bir düşünsel temel”e (386) dayanması gerektiğini belirterek bundan yoksun olan
Osmanlı millî
kültür geleneğinin içinde yetişen
yazarların metinlerindeki tutum farklarını vurguluyor.
Köroğlu’nun
yüzlerce kaynağa gönderme
yapan kapsamlı kitabının sonunda
yer alan “Ekler” bölümünde, çalışmada
yer yer kullanılan Harp Mecmuası, Yeni
Mecmua ve Vakit gibi dergilerde yayımlanan
sekiz metnin tamamı verilmektedir. Ayrıca, cephelerden
fotoğraflara, savaşla ilgili dergi kapaklarına,
afişlere, kartpostallara ve metinde sözü geçen bazı yazarların ve siyasetçilerin fotoğraflarına
yer verilmesi, çalışmayı görsel
bakımdan zenginleştirmektedir. Bu
anlamda Köroğlu’nun çalışması, dönemin
panoramasını derli toplu
yansıtan, metin ile metin-dışının birbiriyle
sanıldığından daha yakın bir ilişkisi olduğunu gösteren bir kaynak kitap. |