Türk Edebiyatı Bölümü'nden Yeni Tezler
M. Devrim Dirlikyapan
Sayı 13: Güz 2003

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nün 16 öğrencisi, 2002-2003 eğitim yılının sonunda yüksek lisans programını başarıyla tamamlayarak mezun oldu. Divan edebiyatı, halk edebiyatı, modern şiir, öykü, roman, tiyatro ve eleştiri alanlarındaki konuları irdeleyen tezler, edebiyatımızın belli başlı konularında özgün katkılar içeriyor. Aşağıda 2003 yılı mezunlarının yüksek lisans tezlerinin kısa bir tanıtımını bulacaksınız. Bu tezlerin elektronik ortamdaki tam metinlerine Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi’nin kataloğu aracılığıyla ulaşılabilir (http://bliss.bilkent.edu.tr/searchtr.phtml).

Divan Edebiyatıyla İligili Tez

Hakan Atay: “Heves-Nâme’de Aşk Oyunu: Tâcî-Zâde Cafer Çelebi’nin Özgünlük İdeali”

Hakan Atay, tezinde II. Bayezid’in nişancısı olarak tanınan Tâcîzâde Cafer Çelebi’nin Hevesnâme adlı mesnevîsini ele almaktadır. Mesnevîde Osmanlı edebiyat kanonunun en önde gelen şairlerinden Şeyhî ve Ahmed Paşa’nın kıyasıya eleştirilmesinin arkasında bilinçli bir “özgünlük” ideali olduğunu ileri süren Atay, bu özgünlüğü Hevesnâme’de üç anlatının bulunmasına dayandırmaktadır. Atay’a göre mesnevîdeki bu anlatılar, İstanbul’un önemli yapılarını ve mekânlarını ikonik bir betimleme konusu yapan şehir tasvirleri bölümü, “Acâibü’l-Mahlûkat” türüne özgü bilimsel içerikli bir bölüm ve sevgilinin güzellik unsurlarının betimlendiği özgül bir sözlük biçimindeki bölümdür. Atay’ın “eklektik bütünlük” olarak adlandırdığı bu bölümler, Çelebi’nin özgünlük idealinin bir ürünüdür. Atay, Çelebi’nin bu idealini meşru bir temele yerleştirmek için “hakikî” ve “mecazî” aşk kavramlarını nasıl kullandığını da incelemektedir (tez danışmanı: Dr. Mehmet Kalpaklı).

Halk Edebiyatıyla İlgili Tezler

Evrim Ölçer: “Türkiye Masallarında Toplumsal Cinsiyet ve Mekân İlişkisi”

Evrim Ölçer, yüksek lisans tezinde bilimsel yöntemlerle derlenmiş 32 masal seçerek bu masalları toplumsal cinsiyet ve mekân bağlamında incelemektedir. Toplumsal cinsiyet ve mekânın, bireyin kimliğini, cinsellik algısını ve erginleme sürecini dönüştürücü etkisi üzerinde duran Ölçer, bu etkiyi geleneğin yeniden üretilmesi bağlamında tartışmaktadır. Ölçer, masal mekânlarından özel mekân olarak “ev içi”, ara mekân olarak “pencere” ve kamusal mekân olarak da “ev dışı”nı simgesel boyutlarıyla birlikte ele almaktadır. Tezde erkeğin ve kadının masallardaki iktidar araçlarıyla gerçek yaşamdaki iktidar araçları arasında bir koşutluk içinde olduğu belirlenmekte ve buna dayanarak geleneğin masallar aracılığıyla yeniden üretildiği sonucuna varılmaktadır (tez danışmanı: Prof. Talât Halman).

Magdalena Sodzawiczny: “Türkiye Masallarında Şamanizm ve Öğeleri”

Magdalena Sodzawiczny, tezinde “halk kültüründeki Şamanizm izleri” hakkındaki çalışmaları gözden geçirerek Türkiye masallarındaki Şamanizm öğelerini incelemektedir. Sodzawiczny, İslâm-öncesi inançlar açısından masal diyarının yorumlanmasına yoğunlaşarak, “asıl”, “yardımcı” ve “ikincil” kahramanların özelliklerini, doğaüstü yeteneklerini ve masallarda oynadıkları rolleri, şamanın benzer nitelikleri ile karşılaştırmaktadır. Tezde ayrıca masallardaki kuşlar, hayvanlar ve doğaüstü hayat kaynakları ele alınmakta, masal evrenini oluşturan alan öğelerinin Şamanizm inançlarıyla bağdaştığı noktalar ortaya çıkarılmaktadır. Sodzawiczny, İslâm’ın Şamanizm inançlarını tamamen yok edemediği ve bu inançların Türkiye masallarında varlığını sürdürdüğü sonucuna varmaktadır (tez danışmanı: Prof. Talât Halman).

Modern Şiirle İlgili Tezler

Yalçın Armağan: “Melih Cevdet Anday’ın Şiirinde Zaman”

Yalçın Armağan, incelemesinde Melih Cevdet Anday’ın şiirlerindeki farklı zaman tasarımlarını çözümlemeyi amaçlamaktadır. Anday’ın Garip döneminden sonra yazdığı toplumcu şiirlerdeki zaman tasarımının, “Olsun da Gör” adlı şiirinde de görülebildiği gibi, bir “altın çağ ütopyası” olduğunu saptayan Armağan, “Göçebe Denizin Üstünde” ve “Troya Önünde Atlar” gibi şiirlerinde zaman tasarımının olanaksız olduğunu ileri sürmektedir. Çünkü bu şiirlerde Anday, geçmişin saklandığı “bellek”i dışarıda bırakmakta ve insanın varlığı “gelecek”i zorunlu kılmaktadır. Armağan’a göre Anday, Raziye romanında belleksiz ve gelecek kaygısına sahip olmayan Raziye tipini yaratarak bu olanaksız “zaman” tasarımını kurmaca evrende olanaklı kılmıştır (tez danışmanı: Prof. Talât Halman).

Murat Devrim Dirlikyapan: “‘İkinci Yeni’ Dışında Bir Şair: Edip Cansever”

Murat Devrim Dirlikyapan, çalışmasında İkinci Yeni şiirinin öncüleri arasında kabul edilen Edip Cansever’in bu hareket ile olan ilişkisine odaklanmaktadır. Dirlikyapan’a göre Cansever, İkinci Yeni’nin temel yönelimleri arasında sayılan “anlamsızlığı”, “rastlantısallığı” ya da “us dışına çıkmayı” değil, “düşüncenin şiiri”ni savunmuştur. Cansever, bu akıma atfedilen “bireycilik”, “topluma sırtını dönme” ve “geleneğe karşı çıkma” gibi özelliklerin karşısında, şiiri “toplumla ilgiler kurmak” olarak tanımlamış ve “şiirde sürekliliğe” vurgu yapmıştır. Edip Cansever’de “nesnel bağlılaşık” ve “çok gözlülük”, onu İkinci Yeni’den ayıran temel özellikler arasındadır. Dirlikyapan, tezinin ilk bölümünde İkinci Yeni tartışmalarından, ikinci bölümde şairin düzyazılarından, üçüncü bölümde ise şiirlerinden hareket ederek, Cansever’in bir İkinci Yeni şairi olmadığı sonucuna varmaktadır (tez danışmanı: Prof. Talât Halman).

Mehmet Selim Ergül: “Cemal Süreya Şiirinde Bedenin Yazınsallaşması”

Mehmet Selim Ergül, yüksek lisans tezinde Cemal Süreya’nın şiirindeki “çapkınlık sistemi”ni çözümlemeyi amaçlamaktadır. Ergül’e göre Cemal Süreya şiirinde yazınsallaşan bedenler üç kategoride ele alınabilir: anlatıcının bir “çapkın” olarak konumlandığı şiirlerdeki “öteki beden”; anlatıcıyla aşk yaşayan ve hemen her zaman idealize edilen “kusursuz beden”; cinsel imkânları vurgulanmayan ve bu yüzden eksiklikleri de gösterilen “kusurlu beden”. Cemal Süreya şiirinde bedenin erotik bağlam içinde yazınsallaşmasına odaklanan Ergül, bu yazınsallaşmanın dört boyutu olduğunu ileri sürmektedir: alegorik, metaforik ve örtük erotizm ile priapik öğelere de yer verilen uç-anlatım. Ancak, Ergül’e göre, Cemal Süreya’nın sayılan özellikleri taşıyan şiirleri ile naif, toplumsal, duygusal ve anlatıcının edilgen noktalara çekildiği, “adanma”ya yönelik şiirleri iç içe ve yan yana varlıklarını sürdürmüşlerdir (tez danışmanı: Prof. Talât Halman).

Şehnaz Şişmanoğlu: “Behçet Necatigil ve Şiirin Ev Hâli”

Şehnaz Şişmanoğlu, tezinde Behçet Necatigil’in şiirlerinde “içerisi” ve “dışarısı” kavramlarının sorunsallaştığı temel bir mekân olan “ev” üzerinde durmaktadır. Şişmanoğlu, Necatigil şiirinde iç-ev, dış-ev ve dış dünya arasında kalan bireyin, aynı zamanda modern yaşamın içerisi ve dışarısı, kamusal ve özel alanda bölünmüş bireyini de temsil ettiğini öne sürmektedir. Tezde Necatigil’in, gündelik yaşamdaki bu bölünmüşlüğü ve modern yaşamda bireyin “kendini evinde hissedememe” duygusunu, kendi şiiriyle kurduğu ev ile ikame ettiği sonucuna varılmaktadır (tez danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Orhan Tekelioğlu).

Öykü ve Romanla İlgili Tezler

Günil Özlem Ayaydın: “Yaşar Kemal’in İstanbul’una Çevreci Bir Yolculuk”

Günil Özlem Ayaydın, yüksek lisans tezinde Yaşar Kemal’in Deniz Küstü adlı romanındaki karakterlerin çevreleri ile nasıl bir ilişki kurduklarını, “çevreci eleştiri” ile birlikte “ekopsikoloji”, “ekofeminizm” ve “derin çevrecilik” akımlarının yaklaşımlarını göz önünde bulundurarak incelemektedir. Çalışmasında Yaşar Kemal’in Deniz Küstü’de karakterlerin kendilerine ve çevrelerine karşı yabancılaşma süreçlerini sergilediğini, buna bağlı olarak insanın çevresiyle etkileşiminin karşılıklı olduğunu vurguladığını belirleyen Ayaydın, Deniz Küstü’de kişilerin imgelem güçleri ve duygudaşlık yetileri yoluyla yaşam alanına olumlu işlevler yükleyerek yaşamın sürmesini olanaklı kıldıklarını göstermektedir. Tezde ayrıca, Yaşar Kemal’in sözlü gelenekteki kimi teknikleri roman türünün araçlarına göre yeniden yorumladığı ve bunları okuyucuyu da içine alacak biçimde bir tür yadırgatma yöntemi amacıyla kullandığı ortaya konmaktadır (tez danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Süha Oğuzertem).

Bilgen Aydın: “Fahri Celâlettin Göktulga’nın Öykülerinde Anomi ve Geçmişe Kaçış”

Bilgen Aydın, çalışmasında Cumhuriyet döneminin ilk kuşak öykücüleri arasında yer alan Fahri Celâlettin Göktulga’nın “insan psikolojisi”ne odaklanan öyküleri üzerinde durmaktadır. Aydın’a göre Göktulga’nın erkek bakış açısıyla kaleme aldığı öykülerinde, “geleneksel değerler”in temsilcisi olan erkek öykü kişilerinin, “yeni değerler”in temsilcisi olan kadın öykü kişileriyle daha çok kamusal uzamlarda karşılaşmaları sonucunda yaşanan “tuhaflık”lar ve “beklenmedik son”lar anlatılmaktadır. Böylelikle, modernleşme süreciyle birlikte toplumun yaşadığı kolektif bölünme, bireysel düzlemde dile getirilmektedir. “Öteki”nin, yani kadının kamusal uzamdaki meydan okuyucu varlığıyla toplumdaki egemen konumları sarsılan erkek öykü kişileri ise, çözümü geçmişe kaçmakta bulmaktadırlar. Tezde, Göktulga’nın insanın psikolojik çatışmalarını ve mizacını ortaya çıkarmaya yönelik çabasının onu, Memduh Şevket Esendal öykücülüğünden ayırdığı ve Rus öykücü Anton Çehov’a yaklaştırdığı da savunulmaktadır (tez danışmanı: Prof. Talât Halman).

Jale Özata: “Bilge Karasu’nun Gece’sine Metin ve Okur Odaklı Bir Yaklaşım”

Jale Özata, incelemesinde Bilge Karasu’nun Gece adlı metnindeki kurmaca ve üstkurmaca çerçeveleri irdelemekte ve daha önce ayrıntılı bir biçimde üzerinde durulmayan bu çerçevelerin birbiriyle olan ilişkileri üzerinde durmaktadır. Amacının Gece’ye tek ve değişmez yorumlar getirmek değil, metin-okur ilişkileri çerçevesinde, metnin çoğul anlam dünyasını açığa çıkarmak olduğunu belirten Özata, Gece metninin, yapıntılaştıkça üst-söylem üreten ve sonunda yere düşen bir ayna gibi paramparça olan kurmaca bir yazara sahip olduğu sonucuna varmaktadır. Özata’ya göre metnin son sözleri, bu parçalanışı kuran “yazar”ı açığa çıkarmakta ve yapıntılaştırmaktadır. Bu “yazar”, metinde anlatılan “baskıcı”ların kullandıkları teknikleri okur karşısında kullanmakta, dolayısıyla okur, metnin “kişisi” hâline gelmektedir (tez danışmanı: Prof. Talât Halman).

Seçkin Sevim: “Kemal Tahir’in Türk Romanı Düşüncesi”

Seçkin Sevim, çalışmasında Kemal Tahir’in “Türk romanı” düşüncesinin kuramsal geçerliliğini sorgulamayı amaçlamaktadır. Sevim’e göre Yorgun Savaşçı romanının yayımlanmasıyla birlikte başlayan ikinci döneminde Kemal Tahir, Osmanlı devletinin siyasal ve kültürel mirasını sahiplenen bir söylemi benimsemiştir. Türk toplumunun Batılı toplumlardan farklı olduğu iddiasını temellendiren bu söylem, Kemal Tahir’in “Türk romanı” düşüncesinin ideolojik arka plânını oluşturmaktadır. “Kişinin dramı”na karşı “toplumun dramı”nın ön plâna çıkarılması ve Türk romancısına sosyal bilimler alanında araştırmalar yapma zorunluluğu yüklemesi, Kemal Tahir’in Türk romanı düşüncesinin temel dayanaklarıdır (tez danışmanı: Prof. Talât Halman).

Canan Öktemgil Turgut: “Latife Tekin’in Yapıtlarında Büyülü Gerçekçilik”

Canan Öktemgil Turgut, tezinde Latife Tekin’in Sevgili Arsız Ölüm, Berci Kristin Çöp Masalları ve Buzdan Kılıçlar adlı romanlarını büyülü gerçekçilik açısından değerlendirerek yazarın bu tarza özgü anlatım tekniklerini nasıl kullandığını incelemektedir. Turgut’a göre Latife Tekin’in yapıtlarında gerçekçiliğe veya toplumcu gerçekçiliğe göre kusur sayılan özellikler, onun büyülü gerçekçi anlatım tekniklerini ustaca kullandığının bir göstergesidir. Turgut, yazarın yapıtlarındaki büyülü gerçekçiliğin, “taklit” değil, özgün ve yerli olduğu sonucuna varmaktadır (tez danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Laurent Mignon).

Tiyatroyla İlgili Tezler

Refika Altıkulaç: “Oktay Arayıcı’nın Oyunlarında İroni Çeşitlemesi”

Refika Altıkulaç, çalışmasında Türk tiyatrosunun önemli oyun yazarlarından biri olan Oktay Arayıcı’nın mesaja dikkat çekmek için epik tiyatrodan, anlatıma tat katmak içinse geleneksel tiyatronun anlatım özelliklerinden yararlandığını ortaya koymaktadır. Altıkulaç’a göre Arayıcı’nın oyuncuları, epik tiyatro anlayışına göre seyirciye kesin mesajlar iletmekle birlikte, rollerine geleneksel tiyatronun alaycı, şakacı ve oyunsu tavrı ile yaklaştıklarından ironinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Arayıcı’nın oyunlarında seyirci, bilme ile bilememe, farkında olma ile olamama arasında bırakılmaktadır. Altıkulaç, buna dayanarak Arayıcı’nın her oyununda farklı bir ironik durumun ortaya çıktığını belirlemektedir (tez danışmanı: Prof. Talât Halman).

Aynur Demircan: “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Aydınlık Bir Yüz: Abdülhak Hâmit Tarhan”

Aynur Demircan, tezinde şiir ve tiyatro alanlarında verdiği eserlerle hacimli denebilecek bir külliyatın sahibi olan Abdülhak Hâmit Tarhan’ın Tanzimat döneminden başlayarak İstibdat ve Meşrutiyet dönemlerinden Cumhuriyet’in ilânına kadar geçen sürede, “medeniyet projesi” içindeki çalışmalara, kadın sorununa ve yenileşme hareketlerine verdiği desteği ele almaktadır. Demircan, Tarhan’ın tiyatro oyunları, şiirleri, hatıraları ve mektuplarından yararlanarak, kadın sorununa bakış açısı ve önerdiği çözümler ile Osmanlı-Türk kadın hareketine katkılarını ortaya koymaktadır (tez danışmanı: Prof. Tâlat Halman).

Eleştiriyle İlgili Tezler

Nuri Aksu: “Adnan Benk ve Türkiye’de Modern Edebiyat Eleştirisi”

Nuri Aksu, yüksek lisans tezinde eleştirmen Adnan Benk’in eleştiri yazılarındaki süreklilik ve değişimi, modern Türk edebiyat eleştirisinin öznel ve nesnel yaklaşımlar olarak nitelenebilecek ana eğilimleri açısından incelemektedir. Tezin ilk bölümünde Benk’in eleştiri, sanat ve kültür anlayışı ile üslûbu ele alınmakta, eleştiri anlayışının kaynakları tartışılmaktadır. İkinci bölümde ise Adnan Benk’in eleştiri anlayışı, modern Türk edebiyat eleştirisinde öznel yaklaşımıyla bilinen Nurullah Ataç ve nesnel yaklaşımın temsilcisi sayılabilecek olan Berna Moran ile karşılaştırılmaktadır. Aksu, yaptığı karşılaştırma sonucunda Benk’in, Ataç’ın esprili ve alaycı üslûbuna yakın bir yazı tarzının olduğu, ancak eleştiri anlayışı bakımından Moran’ın yazılarında belirginleşen nesnel bakışı savunduğu sonucuna ulaşmaktadır (tez danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Süha Oğuzertem).

Müge Canpolat: “Türkiye’de Deneme ve Eleştirinin Gelişiminde Orhan Burian’ın Yeri”

Müge Canpolat, tezinde Orhan Burian’ın Denemeler Eleştiriler adıyla derlenen kitabının yanı sıra, 1936-1953 yılları arasında Belleten, Devlet Tiyatrosu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Söz, Tercüme, Ufuklar, Ülkü ve Yücel gibi dönemin önemli dergilerinde yayımlanan yazılarından yola çıkarak Burian’ın Türkiye’de deneme ve eleştirinin gelişimindeki yerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Tezde, Orhan Burian’ın gerek denemelerinde, gerekse eleştirilerinde sergilediği nesnel yaklaşım ve buna uygun üslûp özelliklerinin, çağdaşı olan yazarların birçoğununkiyle ortak özellikler göstermediği için ayrıksı kaldığı, bu nedenle de edebiyat tarihimizde hak ettiği konuma yerleştirilemediği, ancak kendisinden sonra gelişen bilimsel-nesnel eleştiri alanında öncü bir yazar olduğu ortaya konmaktadır (tez danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Süha Oğuzertem).

dirlik@bilkent.edu.tr