Hakan Atay |
|
Okunmayan bir edebiyatın yazgısı nasıl değiştirilir? Böyle bir soruya yanıt vermek de, yanıt aramak da sıra dışı bir çabayı gerektiriyor. Ancak, günümüzün okuma alışkanlıkları düşünüldüğünde yapılması gereken ilk şeyin, okunmayan bir edebiyatın kendine özgü uzaklığını yok saymayı sağlayacak bir “kaynak” kitap, bir popüler başvuru kitabı kaleme almak olduğu söylenebilir. Özellikle divan edebiyatı üzerine yoğunlaşan bu nitelikte bir kitap, geçen yıl yayımlandı. Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, Dr. Mustafa İsen, Dr. Muhsin Macit, Dr. Osman Horata, Dr. Filiz Kılıç ve Dr. İ. Hakkı Aksoyak’ın ortak çalışmalarının ürünü (Ankara: Grafiker Yayınları, 2002). Bu kılavuz kitap, genel okur ve üniversitelerde eski Türk edebiyatı konusunda eğitim gören ya da bu başlıklı bir dersi izleyen öğrenciler düşünülerek kaleme alınmış. Dolayısıyla, “eski Türk edebiyatı” ifadesi aynı zamanda belli bir dersin içeriğine de göndermede bulunuyor. Bu tarihsel dönemlemenin açılımını Mustafa İsen ve Osman Horata şu biçimde yapmışlar: “Eski Türk edebiyatı Türklerin İslamiyeti kabul etmelerinin ardından aydınların, daha önce Arapça ve Farsça örnekleri verilmiş olan İslam uygarlığı estetik yapısını esas alarak oluşturdukları edebî geleneğin adıdır” (55). Üniversitelerdeki Türk dili ve edebiyatı bölümleri genellikle üç anabilim dalına ayrılır: Türk Dili, Yeni Türk Edebiyatı ve Eski Türk Edebiyatı. Eski Türk Edebiyatı anabilim dalına bağlı öğrencilerin büyük çoğunluğu ise divan edebiyatı alanında çalışırlar. Kısacası, İsen ve Horata’nın “eski Türk edebiyatı” tanımlaması, bu durumu da göz önünde bulundurarak, Türk dili ve edebiyatı bölümlerindeki özgül bilgi aktarımı biçimlerine bir göndermede bulunuyor. Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, öncelikle bu özgül kullanımla dikkat çekiyor. Kitap, 11 ana başlıktan ve altı makale içeren bir “Ekler” bölümünden oluşuyor. “Giriş”te Osman Horata, Gennady Pospelov’un Edebiyat Bilimi kitabıyla, Walter J. Ong’un Sözlü ve Yazılı Kültür’üne başvurarak, oldukça kaba çizgilerle, bir edebiyat panoraması sunuyor. Kitabın “Kaynaklar” başlıklı ilk bölümünde ise “[t]arihi M. Ö. 3000 yıllarına kadar uzanan Türkler[in]” (13) kullandığı yazı biçimlerinden genel olarak söz edildikten sonra, kalem, kâğıt ve ciltten başlayarak dönemin yazılı kültürünün temel öğeleri küçük ayrıntılarla betimleniyor. Bu bölümün asıl önemi, “eski Türk edebiyatı” hakkında bilgi edinilebilecek belli başlı kaynakların adına ve künyesine yer verilmiş olması diyebiliriz. Birincil kaynaklardan, ansiklopediler ve kataloglar gibi ikincil kaynaklara kadar birçok temel yapıt hakkında bilgi bu bölümde bulunabiliyor. Kitabın ikinci bölümü, “Divan Estetiği” başlığını taşıyor. Muhsin Macit’in kaleme aldığı bu bölümde divan şiirinin anlam düzlemlerine değiniliyor. Bu bölümün herhangi bir estetik betimlemede bulunmak yerine “hermeneutik” bir yaklaşım içerdiği söylenebilir. İ. Hakkı Aksoyak’ın kaleme aldığı, “Metin Şerhi” ve “Muhteva Yapısı” başlıklarını taşıyan sekizinci ve dokuzuncu bölümlerde ise divan şiirini kapsayan anlam düzlemleri açımlanıyor. “Hermeneutik”i bütünleyen retorik bilgileri ise kitabın dördüncü, beşinci ve yedinci bölümlerinde veriliyor. Muhsin Macit’in yazdığı “Ses Yapısı”nda divan şiirinin beyit merkezli ahenk düzeninden söz ediliyor. Macit, seslerin birbirine ulanma koşulları ve redif, kafiye gibi ses tekrarı öğelerinin kullanım biçimleri üzerinde duruyor. Filiz Kılıç’ın kaleme aldığı “Nazım Şekilleri” bölümünde klâsik retoriğin temellerini oluşturan aruz ve nazım biçimleri hakkında bilgiler veriliyor. “Edebî Sanatlar”başlıklı yedinci bölümde de İ. Hakkı Aksoyak, divan edebiyatının sınırlı söz dağarı içinde önemli bir işleve sahip olan benzetme ve eğretileme öğelerini ayrıştırıp örneklerle yorumluyor. Mustafa İsen ile Osman Horata’nın birlikte kaleme aldığı “Tarihî Gelişim”, Eski Türk Edebiyatı El Kitabı’nın en hacimli bölümü. Bu bölümde 13. yüzyılda şekillenmeye başlayıp 19. yüzyılda son ürünlerini veren “eski Türk edebiyatı”nın yüzyıllara göre değişimi ve dönüşümü anlatılıyor. İsen ve Horata, her yüzyılın edebî yapıtlarını öncelikle “manzum”ve “mensur” biçiminde iki temel başlıkta ele alıyor, ardından bu yapıtları “folklorik”, “bediî” ve “tebliğî” gibi üslûp kavramları aracılığıyla sınıflıyorlar. Yazarlar, bunun yanı sıra, her edebî türün başat temsilcilerini kanonik bir düzenle birbirleriyle ilişkilendirip listeliyorlar. Bu bölümde, ayrıca, bütün bu listeleri oluşturan yapıtların yayımlanıp yayımlanmadığını ya da üniversitelerde tez olarak çalışılıp çalışılmadığını görme fırsatı yaratan ayrıntılı kaynakçalar da bulunuyor. Mustafa İsen tarafından kaleme alınan “Türler” başlıklı altıncı bölümde de “Tarihî Gelişim”i bütünleyen bilgilerle karşılaşıyoruz. İsen, bu bölümde, gazavat-nâmelerden tezkirelere kadar 24 farklı türün belirgin özelliklerini sıralıyor; bu arada, edebî tür bilgilerinin belirlenmesinde önemli bir araştırma boşluğu olduğuna da dikkat çekiyor. Muhsin Macit’in yazdığı “Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları” başlıklı onuncu bölüm, Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak üniversitelerde “eski Türk edebiyatı” çalışmalarını yürüten belli başlı akademisyenlere ve onların önemli yapıtlarının irdelenmesine ayrılmış. Macit’in değinileri, okura, bu alandaki farklı eğilimleri ve ortak tavırları anlamak için birçok ipucu sağlıyor. Muhsin Macit, bu kılavuz kitabın 11. ve son bölümü olan “Gelenek ve Modern Şiir” bölümünün de yazarı. Bu bölümde, “ritim”, “tasavvuf” ve “mazmun ve hayal dünyası” başlıkları altında divan edebiyatının ana motiflerinin modern Türk şiirindeki izleri üzerinde duruluyor. Eski Türk Edebiyatı El Kitabı’nın “Ekler” bölümünde ise sırasıyla Orhan Şâik Gökyay’ın “Divan Edebiyatı Kimin?”, Annemarie Schimmel’in “Alman Gözüyle Divan Edebiyatı”, Mustafa İsen’in “Osmanlı Kültür Coğrafyasına Bakış”, Cemal Kurnaz’ın “Divan Şairi Kimdir?”, Mehmet Çavuşoğlu’nun “Bir Beyitin Çevresinde”, Osman Horata’nın “Necâtî Bey’den Bakî’ye ‘Döne Döne’” ve Filiz Kılıç’ın “‘Tuna Kasidesi’nin Düşündürdükleri” başlıklı makaleleri yer alıyor. Bir el kitabının öncelikli işlevi ilgi uyandırmaktır. Okurlar, el kitabının yol göstericiliğinde, çeşitli gerekçelerle uzak durdukları bir alanda kolayca bilgi sahibi olabildiklerini görürler. Bu da okuru daha fazlasını öğrenmeye itecektir. Eski Türk Edebiyatı El Kitabı’nın da okuru daha fazlasını öğrenmeye ve düşünüp değerlendirmeye yönlendirmesi dileğiyle... |
hatay@bilkent.edu.tr |