"Hayâl Şehir"den Uzakta Hayâl Şiir: Yahya Kemal Beyatlı Sempozyumu
Alphan Akgül
Sayı 12: Bahar 2003

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi ile T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın birlikte hazırladıkları "Hayâl Şiir: Yahya Kemal Beyatlı Sempozyumu", 27-28 Mayıs 2003'te yapıldı. 27 Mayıs'ta Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi salonunda Şiir ve Musiki Akşamı ile başlayan etkinlik, ertesi gün Bilkent Üniversitesi'ndeki sempozyum ile devam etti. Hem Şiir ve Musiki Akşamı, hem de sempozyum, modern Türk şiirinin kurucuları arasında sayılan Yahya Kemal'e olan ilginin ölümünden bu yana geçen sürede hâlâ son derece yoğun olduğunu gösteriyordu.

Coşkulu Bir Şiir ve Müzik Akşamı

Yahya Kemal Beyatlı'nın şiiri söz konusu olduğunda klâsik Türk müziğine değinmemek neredeyse olanaksızdır. Bunun nedeni, Yahya Kemal'in, şiirini "söylerken" divan şiiri estetiğinden olduğu kadar klâsik Türk müziğinden de yararlanmış olmasıdır. Nitekim, Cumhuriyet sonrası klâsik Türk müziği sanatçıları Yahya Kemal'in şiirlerine büyük ilgi göstermişlerdir.

Yahya Kemal şiiri ile klâsik Türk müziği arasındaki yakın ilgi nedeniyle düzenlenen Şiir ve Musiki Akşamı, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Milli Kütüphane'nin birlikte hazırladıkları Yahya Kemal Beyatlı Sergisi ile başladı. Sergide, çeşitli gazete ve dergilerde Yahya Kemal'e ilişkin haber, afiş ve karikatürler ile şairin ölümünden sonra yayımlanan kitaplarının ilk baskıları sunuldu. Programın açılışı nedeniyle verilen kokteylde devlet bakanları, milletvekilleri, akademisyenler ve öğrenciler, Yahya Kemal hakkında sohbet etme fırsatı buldular.

Cemile Kutgün'ün sunduğu programın açış konuşmasını Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı yaptı. Prof. Doğramacı, konuşmasında, Yahya Kemal'in geleneksel kültürümüzü yeni seslerle yeniden inşa etmede büyük katkıları olduğunu söyledi. Şairin en çok "İstanbul'a dönüşünü sevdiği" Ankara'da anılmasının ayrıca anlamlı olduğunu belirten Doğramacı, "Ankara da değişti, İstanbul da. Ancak onun eserlerinden aldığımız ritm duygusu değişmedi, değişemez" diyerek şair hakkındaki duygularını dile getirdi.

Rektör Doğramacı'nın ardından konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, kendisinden önceki kuşakların ve kendi kuşağının Yahya Kemal'i bir düşünce adamı kimliğiyle değil, bir siyasî kutup olarak benimsediklerini söyledi. Mumcu, bu etkinliğin coşkusunun, yeni kuşakların şaire bir siyasî kutup olarak değil, bir şair olarak hakettiği ilgiyi gösterdiklerinin bir kanıtı olduğunu belirtti. Mumcu, "O, 'irfan' kelimesinin tüm çağrışımlarına olanak verecek bir edebî yaşam sürdü" dedi.

Gecede daha sonra Prof. Talât Halman ile Devlet Sanatçısı Yıldız Kenter, Yahya Kemal'den sevilen şiirleri okudular. Yıldız Kenter, "Süleymaniye'de Bayram Sabahı", "Nazar", "Rindlerin Ölümü" ve "Mehlika Sultan" şiirlerini, Prof. Talât Halman ise, sempozyumun adını esinleyen "Hayâl Şehir" şiirinin ardından "Itrî" ve "Eski Musiki" şiirlerini okudu. Etkinliğin "Güfteler ve Şarkılar" bölümünde Şef Uğur Bayrak yönetimindeki Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, güfteleri Yahya Kemal'e ait olan şarkıları seslendirdi. Güftelerin seslendirilmeden önce Talât Halman ve Yıldız Kenter tarafından okunması programa ayrı bir renk kattı. Programda şu şarkılara yer verildi: "Sâki parıldasın şafak-ı meyle câmımız"; "Bilmem kime yahut neye uyduk gittik"; "Vedâ Gazeli"; "Kalbim yine üzgün seni andım da derinden"; "Rindlerin Akşamı"; "Sessiz Gemi"; "Bir Başka Tepeden"; "Özleyen"; "Geçmiş Yaz"; "Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden" ve "Endülüs'te Raks". Bir şölen havasında akıp giden programın sonunda izleyenler koroyu uzun süre ayakta alkışlayınca koro, "Endülüs'te Raks"ı bir kez daha seslendirdi.

Kapsamlı Bir Sempozyum

Etkinliğin sempozyum bölümü, 28 Mayıs sabahı Bilkent Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi C-Blok Amfi'de Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen'in konuşmasıyla başladı. Prof. İsen, siyasî sorunların edebiyata da yansıdığını ve yakın tarihimizde bu sorunların aşılması çabalarına özellikle edebiyatçılarımızın büyük katkı sağladıklarını belirtti. Türk modernleşmesine ilişkin sorunlara Ziya Gökalp'in restorasyon projesinin yeterli çözümler sunamadığını belirten İsen, bu sorunlara ilişkin en iyi saptamaları Yahya Kemal'in yaptığını dile getirdi. İsen'e göre şair, eskiyle yeni arasındaki kültürel kopukluğu aşan şiirler yazmıştı. Yahya Kemal'in, geleneğin neo-klâsik çerçevede nasıl yeniden üretilebileceğinin örneklerini verdiğini söyleyen İsen, sözlerini şöyle bitirdi: "Onu taklit edenlerin değil, ama onun koyduğu espriden hareket edenlerin önemli eserler verdiği ortadadır".

Sempozyumun açılış bildirisi, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden şair ve felsefeci Hilmi Yavuz tarafından hazırlanmıştı. Rahatsızlığı nedeniyle programa katılamayan Yavuz'un bildirisini Türk Edebiyatı Bölümü öğrencilerinden Alphan Akgül okudu. Yavuz, "İki Modern Şair: Yahya Kemal ve T. S. Eliot" başlığını taşıyan bildirisinde Yahya Kemal ile T. S. Eliot'ın aynı gerekçelerle "modern" olduğunu belirtti. T. S. Eliot'un "Tradition and the Individual Talent" (Gelenek ve Bireysel Yetenek) başlıklı makalesinde öne sürdüğü "heyecanlar" (emotions) ve "duygular" (feelings) ayrımı ile Yahya Kemal'in "duyuş" ile "deyiş" arasında öngördüğü ayrımların benzeştiğini dile getiren Yavuz, bu ayrımlarla her iki şairin de gündelik yaşama ait "heyecanlar"ın (yani "duyuş"un) bir nesnel karşılık bularak "duygular"a (yani "deyiş"e) dönüştürülmesini kastettiklerini söyledi. Yahya Kemal'in "Ses" şiirini örnek vererek konuyu irdeleyen Yavuz, Gül Işık'ın bu konudaki bir yazısına atıfta bulunarak, "Ses" şiirinin öznesinin "nekahet" devresinde olduğunu, şiirdeki betimlemelerin de buna uygun şiirsel imlerle kurulduğunu belirtti.

Sempozyumun ilk oturumu, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Engin Sezer'in başkanlığında yapıldı. İlk konuşmacı olan gazeteci-yazar Taha Akyol, "Şiirde Doğu-Batı Sentezi" başlıklı bildirisinde Yahya Kemal'in bu sentezi oluşturmada, 1903 yılında Paris'e gitmesinin büyük rolü olduğunu vurguladı. Akyol, "kökleri arama" duygusunu özellikle Fransız şairi Heredia'nın neoklâsik şiirinden edinen Yahya Kemal'in, bu etkiyle kendi klâsiklerimize döndüğünü ve ilk "epik şiirlerini" yazdığını belirtti. Osmanlı tarihini Batı'nın betimlemeciliğiyle şiire yansıtan Yahya Kemal'in "mektepten memlekete" dönüşünde "değişerek devam etmek" anlamına gelen "imtidad" kavramını geliştirdiğini de anımsattı.

Daha sonra söz alan Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü ve Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kalpaklı, "Eski Şiirin Rüzgârında Bir Avrupalı" başlıklı bildirisinde, Yahya Kemal'e atfedilen "neoklâsik" ya da "Osmanlı şiirinin son temsilcisi" gibi yakıştırmaların geçerli olmadığını, şairin "modern bir gelenekçi" ya da "eski şiirin rüzgârında bir Avrupalı" olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Kalpaklı, Yahya Kemal'in "Mahur'dan Gazel" şiirini örnek vererek bu şiirin, dilinin eskiliğine rağmen "modern" bir şiir olduğunu belirtti. Divan şiirinin belirleyici özellikleri olan "mazmun" ve "beyit" estetiğinin bu şiirde görülmediğini söyleyen Kalpaklı, şairin tıpkı Batı şiirinde olduğu gibi, "anlam"ı, bütün şiire yayılan bir kompozisyon olarak ele aldığını belirtti. Kalpaklı'ya göre, Batı şiirinin "betimleyici" karakterini bir üslûp olarak benimseyen Yahya Kemal, "Mahur'dan Gazel"de Lâle Devri eğlencelerini simgeleyen Sâdâbâd'ı anlatıyordu. Kalpaklı, divan şiirinin yalın teşbihlerini kullanarak geleneğe yaslanan Yahya Kemal şiirinin, betimleyici karakteri ve estetik yapısı ile modern olduğunu söyledi.

Oturumun üçüncü konuşmacısı, Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün'dü. "Yahya Kemal ve Personalist Şiir" başlıklı bildirisinde Öğün, "söz"ün yazılı kültürde "zapturapt" altına alındığını, kapitalist formasyonla birlikte ise "söz"ün teknoloji ile çoğaltılarak söyleyenden bağımsızlaştığını belirtti. Sözün söyleyenden bağımsızlaşmasının burjuva kültürüne içkin bir durum olduğunu söyleyen Öğün'e göre, Yahya Kemal, burjuva kültürüne has "köksüzlük" duygusunu 1903 yılında gittiği Paris'te edinmiştir. Burjuva kültürünün bir başka parametresinin, kenti bir "varlık" olarak algılayıp onu dışarıdan seyretmek ve yeniden inşâ etmek olduğunu ifade eden Öğün, Yahya Kemal'in "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul" dizesini bu bağlamda değerlendirmek gerektiğini dile getirdi.

İlk oturumun son bildirisini sunan Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. İskender Pala, "Yahya Kemal Klâsik Edebiyat Sanatlarına Ne Kadar Yakındır?" başlığını taşıyan bildirisinde, Yahya Kemal için, "Rubaileri dışta bırakılırsa klâsik şiirin diğer kurallarına baş kaldırdığı bile söylenebilir" dedi. Prof. Pala'ya göre, Yahya Kemal, yeni şiiri inşâ etmenin ancak eski şiiri seçici bir üslûpla değerlendirerek mümkün olabileceğini düşünüyordu. Yahya Kemal'in, şiirinin yüzünü eskiye döndürmekle birlikte kendi çağının şiirini yazdığını belirten Pala, bu bağlamda şairin, "Bir tel kopar ahenk ebediyyen kesilir" dizesine gönderme yaptı.

Sempozyumun öğleden sonraki ikinci oturumuna Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı ve Divan Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Kayahan Özgül başkanlık yaptı. Oturumun ilk konuşmacısı olan şair ve eleştirmen Ebubekir Eroğlu, "Modernleşmenin İçindeki Gelenek ve Yahya Kemal'in Kurucu İşlevi" başlığını taşıyan bildirisinde, Yahya Kemal'in modernlik içinde geleneğin sürdürücüsü bir şair olduğunu söyledi. Yahya Kemal'in şair olarak portresinin İstanbul'la birleştiğini dile getiren Eroğlu, şairin "Hayâl Şehir" adlı şiiri ile T. S. Eliot'ın "The Waste Land" (Çorak Ülke) başlıklı şiirindeki şehir imgesini karşılaştırarak Yahya Kemal'in endüstrileşmemiş bir şehri, T. S. Eliot'ın ise endüstrileşmiş, karmaşık bir şehri şiirinde yansıttığını belirtti. Eroğlu, her iki şiirin de izlenimlerden yola çıkan betimleyici bir karaktere sahip olduğunu vurguladı.

Oturumun ikinci konuşmacısı olan gazeteci ve eleştirmen Doğan Hızlan, "Yahya Kemal'in Düzyazılarından Şiirlerine Göndermeler" başlıklı bildirisinde, Yahya Kemal'i ne tarihçi ne de düşünür olarak gördüğünü belirtti. Hızlan'a göre, şairin tarihe olan ilgisini, şiirlerine motif arama kaygısıyla birlikte düşünmek gerekir. Yahya Kemal'in asıl başarısının geleneği olduğu gibi aktarmak değil, ayıklayarak bir bütünlüğe dönüştürmek olduğunu ifade eden Hızlan, düzyazılarına bakıldığında, şairin, Nâilî-i Kadim ile Fuzûlî'yi, Köprülüler ile Namık Kemal'i ve Ahmet Cevdet Paşa'yı birlikte andığını belirtti. Doğan Hızlan, Yahya Kemal'in kurucu işlevinin bu "ayıklayıcı" tavrı gözönünde tutulmadan anlaşılamayacağını söyledi.

Oturumun üçüncü konuşmacısı, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Laurent Mignon'du. "Taklitten Sahiplenmeye Yahya Kemal ve Fransız Şiiri" başlıklı bildirisinde Dr. Mignon, Yahya Kemal'in Fransa dönüşünde Osmanlı-Türk medeniyeti fikrini benimsemekten uzak olduğunu belirtti ve şairin Paris'te tanıştığı Jean Moréas ile ilişkisi üzerinde durdu. Mignon, Moréas'ın kurduğu "Roman Okulu"nun Yahya Kemal'in sadece şiir konusundaki görüşlerini değil, siyasî görüşlerini de etkilediğini söyledi. Mignon, Yahya Kemal'in Yakup Kadri ile birlikte 1912-1914 arasında benimsediği Nev-Yunanîliğin, "Roman Okulu"nun sanat, edebiyat ve uygarlık konusundaki görüşlerini paylaştığını ve bu yaklaşımın Yahya Kemal'in daha sonra savunacağı Osmanlı-Türk kültürü ile çeliştiğini dile getirdi.

Oturumun dördüncü konuşmacısı olan Prof. Dr. Orhan Okay, "Yahya Kemal ve Türk Şiir Dilinin Oluşumu" başlıklı bildirisinde Yahya Kemal'in, şiirde sembolistlerden farklı olarak, şekil ve ritmin yanı sıra manayı da bütünleştirdiğini belirtti. Şairin bu bütünlüğü "mısra" düzeyinde gerçekleştirdiğini belirten Okay, şairin "mısra bütünlüğünü bazan aramak veya beklemek lâzımdır" sözlerini anımsattı. Prof. Okay, Yahya Kemal'i, baktığı kaya kitlesi içinde zihnindeki heykeli bulmaya çalışan heykeltraş Rodin'e benzetti ve şöyle söyledi: "Yahya Kemal de dil içinde zihnindeki, kulağındaki mısraı aramaktadır".

Oturumun son konuşmacısı, Yahya Kemal üzerine yaptığı çalışmalarla da tanınan araştırmacı-yazar Sermet Sami Uysal'dı. Edebiyat tarihçisi E. J. W. Gibb'in, 1899'da Mehmet Emin Yurdakul'un şiirleri için "Türk milleti hakiki sesini sizin şiirlerinizde buldu" dediğini anımsatan Uysal, şunları ekledi: "Oysa Gibb 1906'ya kadar yaşasaydı Türkçenin asıl sesini bulanın manzume şairi Mehmet Emin Yurdakul değil, 'bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik' dizelerinin sahibi Yahya Kemal olduğunu görecekti". Uysal'a göre, Yahya Kemal, bu sesi, Recaizade Mahmut Ekrem'in, Muallim Naci'nin ve Cenap Şahabettin'in etkilerinden sıyrıldığı 1904-1906 yılları arasında bulmuştu.

Sempozyumun son oturumunu Başkent Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Doç. Dr. Nurettin Demir yönetti. Oturumun ilk konuşmacısı olan araştırmacı-yazar Beşir Ayvazoğlu, " 'Mektepten Memlekete': Yahya Kemal Yerlilikten Ne Anlıyordu?" başlıklı bildirisinde Yahya Kemal'in ilk döneminde Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile birlikte Nev-Yunanîliği benimsediğini, yani kültürümüzün Yunan ve Latin klâsiklerine dönerek "mektepte kökleşmesi" gerektiğini hararetle savunduğunu belirtti. Bu görüşün daha sonra Hasan Âli Yücel tarafından devletin kültür politikası hâline dönüştürüldüğünü söyleyen Ayvazoğlu, Yahya Kemal'in ikinci döneminde bu görüşten büsbütün uzaklaşarak geleneksel kültür ile geleceği bir sürekliliğe dönüştürmek anlamına gelen "imtidad" kavramını geliştirdiğini anımsattı.

Oturumda daha sonra konuşan şair ve eleştirmen Vural Bahadır Bayrıl, "İki Şehir İki Şair: Baudelaire'in Paris'i, Yahya Kemal'in İstanbul'u" başlıklı bildirisinde, Baudelaire ve modernizm arasındaki ilişki ile Yahya Kemal ve Türk modernleşmesi arasındaki ilişkinin benzer yönleri olduğunu vurguladı. Bu benzerlik her iki şairin de kendi ülkelerinin modernliğine tarihsel olarak tanıklık etmelerinden kaynaklanır. Ancak Baudelaire ve Yahya Kemal, modernizmin krizini birbirlerinden farklı yaşamışlardır. Bayrıl'a göre, Baudelaire, kapitalizmin yükseliş çağını yaşayan Paris'le karşı karşıya kalan bireyin şiirini yazarken Yahya Kemal, İstanbul'u "asude bir bahar ülkesi" olarak yaşar ve modernizmin krizini "dondurur".

Oturumun üçüncü konuşmacısı olan yazar Kemal Bek, "Yahya Kemal Şiirinde İmge Dünyası" başlıklı bildirisinde Yahya Kemal şiirinin açık seçik imgelerle kurulu olduğunu belirtti. Bek'e göre, şairin şiirleri anlaşılır imgelerle kurulu olduğu hâlde bu imgeler onun tarih görüşüyle birleşince bize yoğun bir şiir zevki yaşatmaktadırlar.

Oturumun sonraki konuşmacısı olan Prof. Dr. İnci Enginün, "Yahya Kemal ve Edebiyatta Ölçüt" başlıklı bildirisinde Yahya Kemal'in düşünce insanı olarak öneminin geçmişin birikimden yeni sonuçlar çıkarabilmesinde olduğunu belirtti. Prof. Enginün, bir kültür milliyetçisi olarak Yahya Kemal'in düşüncelerinin Nurullah Ataç, Mustafa Nihat Özön ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi aydınlar tarafından "edebiyatta ölçüt" hâline getirildiğini ve bunun bazı sakıncaları bulunduğunu söyledi. Enginün, örneğin, Türkçe için "beyaz lisan" kavramını ilk kullanan kişi Ömer Seyfettin olduğu hâlde, Yahya Kemal'in ve Nurullah Ataç'ın bu yazardan söz etmediklerini belirtti.

Sempozyumun son konuşmacısı, Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Rahim Tarım'dı. Tarım, " 'Tanrı Şair': Yahya Kemal Aleyhinde Bir Kampanya" başlıklı bildirisinde Kaynak dergisinin 1950 yılında Yahya Kemal hakkında yaptığı bir anketin şair aleyhine bir kampanyaya dönüştürüldüğünü belirtti. Anketin, Yahya Kemal'in Cumhuriyet devrimlerinin şairi olamayacağını ima eden sorulardan oluştuğunu belirten Tarım, bu düşüncelerin kökeninde şairin Millî Mücadele şiiri yazmadığı kanısının bulunduğuna dikkat çekti. Sanata ve sanatçıya propaganda görevi yükleyen toplumcu gerçekçilik anlayışının bu tartışmalara neden olduğunu vurgulayan Tarım'a göre, Yahya Kemal kendi estetiği içinde Millî Mücadele'ye ilişkin şiirler de yazmıştı. Rahim Tarım, şairin, "Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yarabbi / Senin uğrunda ölen ordu budur Yarabbi" dizelerine dikkat çekerek bu suçlamaların gerçeği yansıtmadığını söyledi.

"Hayâl Şiir: Yahya Kemal Beyatlı Sempozyumu"na basın da ilgi gösterdi. Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Radikal ve Zaman gazeteleri ile Hürriyet Gösteri dergisinin de aralarında bulunduğu çok sayıda yayın organında sempozyumu duyuran ya da içeriğinden söz eden yazılar yayımlandı.

Edebiyatçıların, akademisyenlerin ve öğrencilerin ilgiyle izlediği sempozyum, Yahya Kemal şiiri üzerine yapılmış kapsamlı bir etkinlik olarak edebiyat tarihine geçti. Sempozyumun metinlerinin önümüzdeki aylarda kitap olarak yayımlanması bekleniyor.

alphan@bilkent.edu.tr