Hüseyin Atabaş* |
|
Birleşmiş Milletler'in kültür-sanat örgütü UNESCO, doğumunun 100. yılı olması nedeniyle, 2002'yi "Nâzım Hikmet Yılı" olarak duyurmuştu. Bu çerçevede Türkiye'de ve dünyada yapılan değerlendirme ve anma etkinliklerine, Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi (TÖMER) de "Türkçenin Yurttaşı Nâzım Hikmet" başlıklı ve iki gün süren bir sempozyumla katıldı. 24-25 Ekim 2002 tarihlerinde gerçekleştirilen sempozyumun açılışını, o zamanki Kültür Bakanı Prof. Dr. B. Suat Çağlayan ile Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras birlikte yaptılar. Dönemin Kültür Bakanı Çağlayan açış konuşmasında özet olarak şunları söyledi: "Nâzım Hikmet'in doğumunun yüzüncü yılında böylesine etkinliklerde bulunmak gerçekten onur verici. Bu sene İstanbul'da UNESCO Kültür Bakanları Toplantısı yapılmıştı. Bu toplantıya 112 ülkeden 80 kadar kültür bakanı katıldı ve herkes Nâzım'dan söz ediyordu. Ben de bundan, Nâzım'ın ülkesinin Kültür Bakanı olarak gurur duydum, ülkemle ve Nâzım'la gurur duydum. Nâzım'ın sanatını incelemek kuşkusuz bilim adamlarının işi, ama daha önemlisi, sokaktaki adamın Nâzım Hikmet'i anlamasıdır. Nâzım Hikmet, fırtınalarla geçen yaşamında zaman zaman karamsarlığa düşse de, aslında yaşama erdemini şiirlerinde daha çok dile getiren idealist bir şair... Nâzım'la ilgili her toplantıya olduğu gibi, buraya katılmaktan da son derece mutluyum". Prof. Dr. Nusret Aras ise konuşmasında şu görüşleri dile getirdi: "Nâzım Hikmet'in Türkiye'de şiiriyle, edebiyatıyla, şahsiyetiyle daha iyi tanınması birtakım yanlışlıkların ortadan kaldırılmasına katkıda bulunacaktır. Bunun da üniversitelerin önde gelen görevlerinden biri olduğunu düşünüyorum. İşte biz de bir üniversite olarak, bu doğrultuda programladığımız bu sempozyumu yapmayı görev bildik. Doğal olarak üniversitelerin aslî görevi, hücrenin en ince biriminden bünyeye girerek, siyasetin de içinden geçerek, ama siyasete bulaşmadan, her konuyu tarafsız olarak inceleyip aydınlığa çıkarmaktır. Nâzım Hikmet konusunda da, böyle bir görevi yerine getirmek amacıyla bu sempozyumu yapıyoruz". Sempozyumun açılışında daha sonra söz alan TÖMER Müdürü Aypar Altınel, yaptığı sunuş konuşmasında şunları söyledi: "Ankara Üniversitesi'ne bağlı bir eğitim kurumu olarak, her yıl, Türkçe odaklı iki toplantıyı aksatmadan sürdürmeye çalışıyoruz. Bunlardan biri, 'Türkçenin bir yabancı dil olarak öğretimi' konusunda, dünyada bu alanda çalışan tüm uzmanları bir araya getirerek yaptığımız 'Dünyada Türkçe Öğretimi' konulu toplantımızdır. İkinci büyük toplantımızın konusunu ise Türk dilinin işlendiği alanlar ve Türk edebiyatı teşkil ediyor". Altınel, konuşmasında, "Türkçenin Yurttaşı Nâzım Hikmet" sempozyumunun gerekçesini şöyle dile getirdi: "Bu yıl, bu türdeki toplantımızı, doğumunun 100. yılı olması nedeniyle Nâzım Hikmet'e ayırdık. Nâzım Hikmet, yıllardan beri bütün yönleriyle en çok tartışılan şairimiz olmuştur. Ancak biz, bu toplantının çerçevesini, yabancılara Türkçe öğretmek, Türk dilinin tüm dünyada tanıtılması görevini üstlenmiş bir üniversite birimi olarak, 'Dünyanın en iyi insanlarından olan Türk halkının ve dünyanın en güzel dillerinden biri ve belki de en başta gelenlerinden olan Türk dilinin yabancı diyarlarda tanınmasına vesile olabilmek, ömrümün en büyük sevinci ve şerefi olur...' diyen Nâzım Hikmet'le çizmek istedik". Sempozyumun ilk günü düzenlenen üç oturumda, Aydın Çubukçu, Mahmut Temizyürek ve Öner Yağcı, "Nâzım Hikmet Şiirinin Kaynakları"; Vecihi Timuroğlu, Müslüm Kabadayı ve Prof. Dr. Yusuf Eradam, "Nâzım Hikmet Şiirinin Poetik Yolculuğu"; Sennur Sezer, Zerrin Taşpınar ve Mustafa Şerif Onaran, "Nâzım Hikmet Şiirinin İzlek Haritası" konularını işlediler. Sempozyumun ikinci günü, tiyatro sanatçısı Rüştü Asyalı'nın seslendirdiği Nâzım Hikmet şiirleri ile başladı. Bu ikinci günde düzenlenen üç oturumda da Vecihi Timuroğlu ile Dr. Muhsine Helimoğlu Yavuz, "Nâzım Hikmet'te Tarihsel İzlekler"; Ahmet Telli, Emin Karaca ve Aydın Şimşek, "Nâzım Hikmet Şiirinde Çağdaşlık Anlayışı"; Prof. Dr. Sevda Şener ile Emin Özdemir, Nâzım Hikmet'in şiir diline ve Türkçeye katkıları bağlamında, "Çok Yönlü Bir Yazar Olarak Nâzım Hikmet" konularını ele aldılar. Seçkin bir dinleyici kitlesi ile gençler tarafından ilgiyle izlenen sempozyum, program ve düzenleme sorumlusu olarak benim yaptığım "Niçin Türkçenin Yurttaşı Nâzım Hikmet?" başlıklı konuşmayla sona erdi. 2002 yılının tüm dünyada "Nâzım Hikmet Yılı" olarak değerlendirilmesine ve Prof. Dr. Aras'ın da değindiği gibi, bu konuyla ilgili görevi asıl yerine getirmesi gerekenlerin üniversiteler olmasına karşın, Nâzım Hikmet'i ülkemizde yok denecek kadar az üniversite anımsadı. TÖMER'i, her şeyden önce, böylesine verimsiz bir ortamda bu yararlı sempozyumu düzenlediği ve başarıyla sonuçlandırdığı için kutlamak gerekir. Nâzım Hikmet, Yahya Kemal'e kadar gelen tahkiye (anlatım) tekniğini değiştirerek, şiirimizin önünü açan ilk ve en büyük çağdaş şairimizdir. Bir başka söyleyişle Nâzım Hikmet, şiire çağının duyarlılığını taşımıştır ve asıl önemi de buradan gelir. Çünkü, sanat önce bir dil ve duyarlılık işi ise, dil çağını yansıtmalı, duyarlılık da çağının sorunlarıyla örtüşmelidir. İşte, "Türkçenin Yurttaşı Nâzım Hikmet" sempozyumunda sunulan bildiriler ve yapılan tartışmalar bunu ortaya koydu. Ayrıca, izleyenler tarafından yapılan değerlendirmelerden, sempozyumun doyurucu olduğu ve Nâzım Hikmet'in kişiliği ile sanatı hakkında yeni açılımlar sağladığı anlaşılıyordu. Bu bağlamda önemli olan, sempozyumda sunulan bildirilerin ve yapılan değerlendirmelerin kitap olarak da yayımlanarak kültür ve sanat ortamımıza sunulacak olmasıdır. Araştırmamızda, öncelikle, edebiyatçıların yaşadıkları dönemlere göre dağılımını saptamaya çalıştık. Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi'ndeki 2132 edebiyatçının yüzde 33'ünün hayatta olmadığını, bu edebiyatçıların ortalama 65 yıl yaşadıklarını saptadık. Hayatta olan edebiyatçıların yaş ortalaması ise 58 olarak belirlendi. Ansiklopedide yer alan edebiyatçıları doğum tarihlerine göre dönemlere ayırdığımızda Tablo 1'i elde ettik. 1851'den önce doğan 23 edebiyatçı, diğer dönemlerdeki edebiyatçılarla karşılaştırılamayacak kadar az sayıda olduklarından tabloda yer almadı. Tablodaki son dilim olan 1971-1978 dönemi, on yıllık değil, sekiz yıllık bir dilim. Bunun nedeni, ansiklopedide yer alan en genç edebiyatçının 1978 doğumlu olması. |
atabas@tomer.ankara.edu.tr |
* Edebiyatçılar Derneği ile Bilim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği'nin kurucularından olan şair ve yazar Hüseyin Atabaş, hâlen TÖMER'de editör olarak çalışmaktadır. |