Melih Cevdet Anday'ın Şiiriyle "Geleceği Yaşadık"
Nilay Özer - Kemal Varol
Sayı 11: Kış 2003

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi'nin hazırladığı "Melih Cevdet Anday'ın Şiiriyle 'Geleceği Yaşamak' " etkinliği 23-24 Aralık 2002 tarihlerinde Bilkent'te yapıldı. Türk şiirinin 29 Kasım 2002'de yitirdiğimiz büyük ustalarından Melih Cevdet Anday için hazırlanan şiir gecesi ve sempozyum, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyeleri ve öğrencilerinin yanı sıra pek çok şair ve yazarımızın değerli katkılarıyla zenginleşti. Melih Cevdet Anday hayattayken (Eylül 2002'de) planlanmış olan sempozyum, şairin bu sempozyum yapılırken artık aramızda olmaması nedeniyle buruk bir atmosferde başladı. Şiir gecesi ve sempozyumda yapılan konuşmalarla diğer etkinlikler büyük şairimize yaraşır nitelikteydi.

Şiir ve Müzikle Anma

23 Aralık akşamı saat 18:00'de Bilkent Üniversitesi İnsani ve İdari Bilimler Fakültesi C Blok Amfi'de başlayan şiir gecesi, öğrenciler, edebiyatçılar ve edebiyatseverler tarafından büyük ilgiyle karşılandı. Türk Edebiyatı Bölümü yüksek lisans öğrencilerinden Yeşim Gökçe'nin sunduğu program, Rektör Ali Doğramacı'nın açış konuşmasıyla başladı. Prof. Doğramacı, etkinliğin gerçekleşmesine katkıda bulunanlara teşekkür ettikten sonra Türk Edebiyatı Bölümü ve Türk Edebiyatı Merkezi'nin üniversitedeki önemine değindi. Doğramacı, konuşmasında, öğrenci araştırmalarını teşvik ve Melih Cevdet'in hatırasını yaşatmak için Türk Edebiyatı Bölümü hazırlık sınıfını başarıyla bitiren bir öğrenciye Melih Cevdet Anday bursu verileceğini müjdeledi.

Prof. Doğramacı'nın ardından söz alan Kültür Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, Melih Cevdet Anday Şiir Gecesi'nde bulunmaktan onur duyduğunu belirtti. Bakan Çelik, şairlerin ve kültür insanlarının değerleri yaşadıkları dönemde yeterince bilinmese de, tarihin değerli olanı ayırt etme gücünün bulunduğuna değindi. "Sokrates'i ölüme mahkûm eden 500 kişi de yaşadıkları zaman diliminde önemli insanlardı şüphesiz, ama bugün hiçbirinin adı yok, Sokrates'in değeri sürüyor oysa" diyen Çelik, önemli olanın şairlerin, düşünürlerin kıymetini onlar yaşarken bilmek olduğunu söyledi. Kültür Bakanı Hüseyin Çelik, şairlerin geleceği görebilen, sezebilen, öngörüsü yüksek insanlar olduğuna değinerek bu etkinlikte emeği geçenlere teşekkür etti. Çelik, her yıl Kültür Bakanlığı tarafından verilen sanat ve kültür büyük ödülünün bu yıl tarih dalında düzenlendiğini ve ödülün, değerli çalışmalarından dolayı Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Halil İnalcık'a verileceğini de müjdeledi.

Gecede daha sonra Yapı Kredi Yayıncılık ve İstanbul Film Ajansı ortaklığıyla çekilen Simurg Belgeseli'nin Melih Cevdet'le ilgili bölümü gösterildi. Melih Cevdet'in şiir anlayışını, şairin açıklamalarının yanı sıra Memet Fuat ve Cevat Çapan'ın görüşlerine de yer vererek irdeleyen belgesel, izleyicilere, Anday'ın şiirlerini kendi sesinden dinleme olanağı sundu.

Belgeselin ardından "Anday'a Bütünsel Bir Yaklaşım" başlıklı konuşmasını sunan eleştirmen Doğan Hızlan, Melih Cevdet Anday'ı sadece bir şair olarak tanımanın yanlış olduğunu, Melih Cevdet'in romanlar ve oyunlar da yazdığını, ayrıca kendi şiir kuramını da geliştirdiğini vurguladı. Anday'ın farklı türlerdeki yapıtları arasında organik bir bağ bulunduğunu söyleyen Hızlan, şiirdeki bir malzemenin romanda, romandaki bir malzemenin oyunda karşımıza çıktığını, dolayısıyla, bu yapıtlar arasında göndermeler bulunduğunu vurgulayarak Melih Cevdet'in ancak bütünlüklü bir yaklaşımla kavranabileceğini belirtti.

"Önce Ozan Olan Bir Kültür İnsanı: Melih Cevdet Anday" isimli konuşmasıyla geceye katılan şair ve deneme yazarı Dr. Mustafa Şerif Onaran, Melih Cevdet'in önce ozan olduğunu, ancak diğer türlerde de ürünler verdiğini söyledi. Onaran, yaptığı konuşmada, Melih Cevdet, Oktay Rifat ve Orhan Veli tarafından başlatılan Garip akımına değinerek, bu üç şairin de zamanla Garip şiirini aştıklarını söyledi. Bugün hâlâ Melih Cevdet'i, Orhan Veli'yi ve Oktay Rifat'ı "Garip şairi" sanmanın yanlış olduğunu vurgulayan Mustafa Şerif Onaran, Melih Cevdet'in uzun süren şiir serüveninde, düşünmeye şiirsel bir nitelik kazandıracak kadar şiir diline hâkim olduğunu belirtti. Melih Cevdet şiirinin "çok yönlü" ve "kendini açıklıyor gibi görünmesine karşın gizleyen bir şiir" olduğunu vurgulayan Onaran, denemeleri, oyunları ve romanları bağlamında Melih Cevdet'in "çağdaş bir bilge" olarak adlandırılabileceğini söyledi.

Şiir gecesi, Melih Cevdet Anday'ın şiirlerinin seslendirilmesiyle devam etti. Türk Edebiyatı Bölümü yüksek lisans öğrencilerinden şair Mehmet Selim Ergül, "Gelinlik Kızın Ölümü" adlı şiirini okudu. Bölümümüzün yeni öğrencilerinden şair Kemal Varol'un okuduğu Melih Cevdet'in "Bakır Çağı" şiirinden sonra, bölüm öğrencilerimizden şair Murat Devrim Dirlikyapan "Sevi" ve şair Jale Özata da "Ölü Timur Gökyüzüne Bakıyor" adlı şiirleri okudular. Şiir dinletisi, bölümümüzdeki etkinliklere gönüllü olarak katılan şair Özlem Sezer'in okuduğu "Bir Yonutun Eski Durumuna Gelmesi" başlıklı şiirle sona erdi.

Etkinlikte, daha sonra, "Sevgilerde" ve "Nerde Yatmalı?" adlı albümleriyle tanıdığımız besteci ve gitarist Ömer Özgeç, Melih Cevdet Anday'ın şiirlerinden bestelediği "Paris'te Eski Bir Evde", "Değiştirmeler 8", "Sevincin Yarısı" ve "Baş Dönmesi" adlı parçaları çaldı. Özgeç'in Melih Cevdet şiirlerine getirdiği özgün yorum izleyiciler tarafından beğeniyle dinlendi.

Gecenin son konuşmacısı, gazete yazarı, besteci, yönetmen ve romancı Zülfü Livaneli'ydi. Livaneli, Melih Cevdet'i yazılarından, şiirlerinden ve romanlarından tanıdığını belirterek onun yakın dostlarından dinlediği anılardan söz etti. Melih Cevdet'in şiirlerinden yaptığı bestelerin kendisini zorladığını, çünkü şiirin kendisinin güçlü bir müziğe, ritme sahip olduğunu belirten Zülfü Livaneli, yeni bir müziği o şiirlere uygulamanın kolay olmadığını söyledi.

Anday'ın Ardından İlk Bilimsel Etkinlik

"Melih Cevdet Anday Şiiriyle 'Geleceği Yaşamak' " etkinliğinin sempozyum bölümü 24 Aralık günü sabah 9:45'te Bilkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erol Arkun'un açış konuşmasıyla başladı. Melih Cevdet Anday'ı yakın zamanda kaybetmiş olmamızdan duyduğu üzüntüyü dile getiren Prof. Arkun, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi tarafından düzenlenen ve Anday'ın ölümünden önce planlanan bu sempozyumun Bilkent Üniversitesi'nin ülkemizin düşün insanlarına ve sanatçılarına yaşarken de verdiği değerin bir göstergesi olduğunu ifade etti.

İlk oturumdan önce bir konuşma yapan Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Hilmi Yavuz, sempozyum hazırlıklarına başladıklarında Anday'ın "akan zaman"ın içinde olduğunu, bu sempozyum yapılırken Anday'ın artık "duran zaman"a geçtiğini belirterek Melih Cevdet Anday'ın "yaşlanmadan yaşadığını" vurguladı. Konuşmasında Melih Cevdet Anday'ın poetikasına da değinen Hilmi Yavuz, Anday'ın, şiiri sözcüklerle değil, bir düşün ve sözcüklerle başlattığını belirtti. Yavuz, konuşmasının sonunda, okurlarını her zaman şiirlerindeki yeniliklerle şaşırtmış olan bir şairi kaybetmiş olmaktan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Sempozyumun ilk oturumu, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Engin Sezer'in başkanlığında yapıldı. İlk konuşmacı, Türk Edebiyatı Bölümü hazırlık sınıfı öğrencilerinden Alphan Akgül'dü. " 'Ölümsüzlük Ardında' Bir Metinlerarası Yolculuk mu?" başlıklı bildirisini sunan Akgül, Melih Cevdet Anday'ın Ölümsüzlük Ardında Gılgamış adlı yapıtı ile Gılgamış Destanı arasında metinlerarası bir ilişki olup olmadığı konusunda Özdemir İnce ile Enis Batur arasında yaşanan tartışmaya yeni bir bakış açısıyla yaklaştı. Ölümsüzlük Ardında Gılgamış'ın Özdemir İnce'nin belirttiği gibi öykünme bir metin olmadığını, bununla birlikte söz konusu tartışmada İnce'ye karşılık veren Enis Batur'un, metinlerarasılık konusundaki yorumlarını belirsiz bırakması nedeniyle, okuru verili metinlerarası uygulamalara (örneğin öykünme ve gizli alıntıya) yönlendirebileceğini belirtti. Julia Kristeva'nın "metinlerarasılık" konusundaki görüşlerinden hareketle Ölümsüzlük Ardında Gılgamış'ı yeniden inceleyen Alphan Akgül, Anday'ın "olumsuzlamalar" yoluyla "üretici dönüşümselliği" gerçekleştirdiğini vurguladı.

Daha sonra söz alan Türk Edebiyatı Bölümü yüksek lisans öğrencilerinden Şehnaz Şişmanoğlu, "Anday'ın Garip Dönemi: Avangard mı, Modern mi?" başlıklı bildirisini sundu. Anday'ın Garip döneminin özelliklerine değinen Şehnaz Şişmanoğlu, Melih Cevdet Anday'ın ilk şiirlerinde gelenekle olan ilişkisini belirleyerek, geçmişte üretilen edebiyatı bilmek ve şimdiyi kavramak, geleneğe bağlılık ve eski yapıtları dönüştürmek bağlamlarında T. S. Eliot ile Melih Cevdet arasındaki benzerliklere dikkat çekti. Şişmanoğlu, bildirisinin sonunda, Anday şiirinin Garip dönemini olumsuzladığını, Kolları Bağlı Odysseus'la birlikte Anday'ın geleneksel olanı modernleştirmeye başladığını belirtti.

İlk oturumun son bildirisini sunan Dokuz Eylül Üniversitesi Fransız Dili ve Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Yalçın, "Melih Cevdet Anday'ın Düşünce Şiiri ve Şiir Düşüncesi" başlığını taşıyan bildirisinde, "düşünce şiiri ve şiir düşüncesi" tanımlarından yola çıkarak Anday'ın bu iki öğe arasında kurduğu yakınlığa değindi. Prof. Yalçın, Anday'ın düşünsel yapıya yalnızca yazılarında değil, şiirlerinde de başvurduğunu vurguladı. Melih Cevdet Anday'ın düşünsel uğraşısının şiir hakkında yazmakla sınırlı olmadığını belirten Yalçın, Anday'ın genel olarak sanat, dil kuramları, felsefe, politika, tarih ve söylenceler konusunda geniş bir birikime sahip olduğunu belirtti.

Sempozyumun ikinci oturumuna, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Orhan Tekelioğlu başkanlık yaptı. Oturumun ilk konuşmacısı olan Türk Edebiyatı Bölümü yüksek lisans öğrencilerinden Yalçın Armağan, "Anday Şiirinde Zamanı 'Yok'lamak" başlıklı bildirisinde, Melih Cevdet Anday'ın altmış yıllık şiir serüveninin birinci ve ikinci dönemleri arasındaki farklara değindikten sonra, Anday şiirinde en büyük değişimin "zaman" boyutunda gözlemlendiğini belirtti. Anday'ın mitlerdeki zaman anlayışına benzer bir zaman tasarımı olduğunu söyleyen Armağan, şairin çevrimsel zaman anlayışını vurguladı.

Oturumun ikinci konuşmacısı olan şair ve eleştirmen Ahmet Oktay, "Tarih, Anımsama ve Direniş" başlıklı bildirisini sundu. Melih Cevdet Anday'ın şiirlerindeki toplumsal ve tarihsel öğelere örnekler vererek konuşmasına başlayan Oktay, Anday'ın şiirinin mitlerle, eski yazıtlarla bağlantı kurmasının altında yatan temel kaygının, somut gündelik yaşamdan dışlanmış olguların anımsatılması yoluyla, şimdiki zamanın olumsuz içeriğini açığa çıkarmak olduğunu belirtti. Oktay, Melih Cevdet Anday'ın felsefî düşünceleri açısından zaman içinde farklı noktalarda durmasına karşın, "umut" ilkesini hiçbir zaman dışlamadığına dikkat çekti. Anday'ın söylemlerin içeriğini dönüştürmeyi hedeflediğine değinen Ahmet Oktay, "anımsama"nın Anday şiirinde "direniş" ilkesinin temelini oluşturduğunu belirterek, Anday'ın "anımsayarak" zamana, gündelik dile ve "gündelik usa" direndiğini vurguladı.

Oturumun son konuşmacısı eleştirmen ve roman yazarı Prof. Dr. Tahsin Yücel, "Melih Cevdet Anday Şiirinde Zaman ve Uzam" başlıklı bildirisini sunmadan önce bu bildirinin uzun bir çalışmanın parçası olduğunu belirtti. Yücel, zaman ve uzamın hep karşıt kavramlarmış gibi değerlendirildiğini hatırlatarak, Melih Cevdet Anday'da zaman ve uzamın neredeyse aynı özden olduklarını, Anday'ın her türlü süreyi yadsıyarak kendi uzamını kurduğunu vurguladı. Melih Cevdet Anday şiirini metinlerarası ilişkiler bağlamında da değerlendiren Yücel, bu ilişkinin kimi şiirlerde doğrudan, kimi şiirlerde ise dolaylı bir biçimde ortaya çıktığını, metinlerarası ilişkinin her şeyi "şimdi" ve "burada" yeniden kurmanın ve yeniden yaşamanın ayrıcalıklı araçlarından biri olduğuna dikkat çekti. Tahsin Yücel, bildirisinin sonunda, Anday'ın Gılgamış'ın erişemediği ölümsüzlüğe eriştiğini belirtti.

Sempozyumun üçüncü oturumu, Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Laurent Mignon'un başkanlığında yapıldı. "Mitos'tan İmge'ye" başlıklı bildirisiyle sempozyuma katılan Yeditepe Üniversitesi öğretim üyelerinden eleştirmen Doç. Dr. Füsun Akatlı, Melih Cevdet Anday'ın bir poetikası olduğu hâlde şiirini bu poetikaya esir etmediğini, bununla birlikte kendisini şiire ilişkin olarak geliştirdiği düşüncelerle ortaya koyup "Anday poetikası" denebilecek bir yapı oluşturduğunu söyledi. Anday şiirinin düşünsel yönünün dikkatleri çekmesinde başlıca etkenin "mitos öğesi" olduğuna değinen Akatlı, Melih Cevdet Anday'ın, felsefenin kendisini salt zihinsel kategorilerde ifade etmekle yetinmeyip alegori, mitos gibi öğeleri de yedeğine alıp çağrışımlarını felsefeye, metafiziğe yönelttiğini belirtti. Akatlı, Anday'ın mitoloji ağırlıklı şiirlerinin simgesel bağlantıları ve karşılıklarıyla bir çeşit felsefî öze sahip olduğunu; ancak Anday'ın şiirlerinin imge ve imge bağlantıları açısından ele alınmasının daha önemli olduğunu belirtti. Füsun Akatlı, bildirisinde dile getirdiği görüşleri zaman zaman Anday'dan okuduğu kimi şiirlerle de destekledi.

Oturumun ikinci konuşmacısı olan eleştirmen Mehmet H. Doğan, "İmgeden Akıl'a Giden Yol: Şiir" başlığını taşıyan bildirisinde Garip hareketinin çıkış noktalarına değinip şiiri akıl ile okunacak bir şiir hâline getirmek isteyen Garipçilerin bu arzusuna en çok Melih Cevdet'in sahip çıktığını, Anday'ın, şiir ve aklın birlikteliğini şiir serüveni boyunca uygulamaya çalıştığını belirtti. Melih Cevdet Anday şirinin Kolları Bağlı Odysseus'tan sonra yaşadığı değişime de dikkat çeken Mehmet H. Doğan, bu kitapla birlikte Anday'ın, şiir diline yerleştirilmiş bir düşünceyi yakalamaya çalıştığına değindi. Anday şiirinin bu kitapla birlikte ilk dönem şiirlerine oranla zor okunan bir yapıya büründüğünü belirten Doğan, bu açıdan, Anday'ın şiirde yıkmak ve yeniden yaratmak eylemini seçtiğine değinerek bu şiirin şaşmalar ve şaşırtmalarla, yitirmeler ve yeniden bulmalarla süren, ama sonunda şiirle biten bir serüven olduğuna dikkat çekti.

Oturumun ve sempozyumun son konuşmacısı olan ODTÜ Felsefe Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet İnam, "Yedi Başlı 'Bir İki Üç Dört Beş' " başlığını taşıyan konuşmasına şiir ile felsefe arasındaki ilişkiye değinerek başladı. Melih Cevdet Anday'ı diğer kimliklerinin dışında daha çok şair kimliğiyle önemsediğini belirten İnam, Anday'ın doğayla kurduğu ilişkiyi hatırlatarak bu ilişkinin duygusal değil, metafizik bir yönelim taşıdığına değindi. Varlığın kendini aşması anlamında Melih Cevdet Anday'ın doğa ve varlıkla "aşkınlık" ilişkisi içinde olduğunu belirten Ahmet İnam, Anday şiirinin bu "aşkınlıkla" bizim gidebileceğimiz değil, bize gelebilecek bir şiir olduğuna değindikten sonra Melih Cevdet'in, şiirini sürdürecek şairleri beklediğini söyledi. Anday'ın, "yine geleceğim" dizesini hatırlatan Prof. İnam, Anday'ın pek çok şairin, eleştirmenin, düşün adamının kalemiyle yeniden geleceğini umduğunu belirterek konuşmasına son verdi.

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi'nin ülkemizin önemli şair ve düşünürlerinden Melih Cevdet Anday'ı tüm yönleriyle kavramak ve adını yaşatmak için düzenlediği "Melih Cevdet Anday'ın Şiiriyle 'Geleceği Yaşamak' " etkinliği ilgi ve beğeniyle izlendi. Oturumların sonundaki soru ve cevap bölümünde söz alan izleyiciler konuşmacılara çeşitli sorular yönelttiler ve tartışmalara katıldılar. Etkinliği Ankara içinden ve dışından şair, yazar ve eleştirmenlerimiz de izledi. Aydın Afacan, Eren Aysan, Metin Kaygalak, Bilal Kolbüken, Akif Kurtuluş, Mehmet Taner, Mahmut Temizyürek, Tuncer Uçarol ve Ahmet Yıldız gibi pek çok şair ve yazar etkinliğe katılanlar arasındaydı. Sempozyumun sonunda alınan bir haber, etkinliği izleyemeyenler açısından bir müjde niteliğindeydi: Sempozyumda sunulan bildiriler Adam Yayınları tarafından kitaplaştırılacak.

ozern@bilkent.edu.tr
varol@bilkent.edu.tr