Sevim Gözcü |
|
Ankara’da 1991 yılında bir araya
gelen şair ve yazarların bir sanat hareketi oluşturma çabalarından sonuç
alınamayacağını düşünen Ahmet Yıldız, Edebiyat Dostları dergisinden ayrılan
bir grubun katkılarıyla yeni bir dergi çıkarmaya karar verir. Edebiyat
ve Eleştiri, Ahmet Yıldız’ın editörlüğünde, 1992 yılının Mart-Nisan sayısıyla
yayın yaşamına başlar. Derginin ilk sayısında Hüsamettin Çetinkaya, Akif
Kurtuluş ve Mahmut Temizyürek makaleleriyle, Enis Akın, İbrahim Baştuğ,
Ercan Ezilmez ve H. Murat Şermet şiirleriyle, Ahmet Yıldız ise öyküsüyle
yer alır. On yıldır Ankara’da iki ayda bir yayımlanan Edebiyat ve Eleştiri,
edebî, kültürel, toplumsal ve siyasal bir perspektifi okurlarıyla paylaşıyor.
Başlangıçta yalnız İstanbul, Ankara ve İzmir’de dağıtımı yapılan dergi,
son üç yıldır bütün Türkiye’ye ulaşabiliyor.
Edebiyat ve Eleştiri, başlangıçtan beri temelde belli bir çizgide varlığını sürdürmekte. Edebiyat ve siyasetin bir bütün olduğunu savunan dergi, çıktığı günden başlayarak sosyalist-gerçekçi olmayan, farklı bir dünya görüşü arayışı içinde, “modernist-sol” denebilecek bir çizgiye sahip. Bu bağlamda çevirilere de önem verilen dergide, Theodor Adorno, Tarık Ali, Louis Althusser, Mikhail Bakhtin, Roland Barthes, Walter Benjamin, Terry Eagleton, Dario Fo, Frederick Jameson, Boris Kagarlitsyky, Yevgeni Yevtuşenko ve Slovaj Zizek gibi siyasal dünya görüşleriyle edebiyat söylemini örtüştüren yazarların yazıları yer alıyor. Derginin Türk yazarları arasında Muzaffer İlhan Erdost ve Yalçın Küçük söyleşileri ve yazılarıyla derginin siyasal söylemini besliyorlar. Ahmet Yıldız da kendi köşesinde edebiyat ve siyaseti bütünsel olarak ele alan yazılar yazıyor. Ancak Edebiyat ve Eleştiri’de siyasal bakış açısının geriye itildiği, edebî söylem ve sorunsalları öne çıkaran yazılara da geniş ölçüde yer verilmekte. Makale, şiir, öykü, çeviri ve söyleşiler hem derginin içeriğini zenginleştiriyor, hem de okuyucuyu edebiyat alanındaki gelişmeler hakkında bilgilendiriyor. Bu yazı için yaptığımız araştırmaya göre, dergide bugüne kadar yaklaşık 440 şiir, 365 makale, 50 çeviri ve 25 söyleşi yayımlanmış. Bu veriler, dergide şiir ve makalelerin ağırlıkta olduğunu gösteriyor. Edebiyat ve Eleştiri’de Ahmed Arif, Melih Cevdet Anday, Behçet Aysan, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ece Ayhan, Şükrü Erbaş, Ahmet Erhan, Özdemir İnce, Cahit Külebi, Murathan Mungan, Ahmet Oktay, Ahmet Telli ve Can Yücel gibi tanınmış şairlerin yanı sıra yazın yaşamına yeni adım atan şairlerin yapıtlarına da geniş yer verilmekte. Dergide yayımlanan makaleler ise çoğunlukla kitap tanıtımı ve eleştirisi niteliğinde. Bu yazılarda ele alınan şair ve yazarlar arasında Gülten Akın, İnci Aral, Erendiz Atasü, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ferit Edgü, Özdemir İnce, Kemal Tahir, Cahit Külebi, Pınar Kür, Nâzım Hikmet, Behçet Necatigil, Orhan Kemal, Orhan Pamuk, Peride Celâl, Mehmet Taner, Vedat Türkali ve Yaşar Kemal’in adları öncelikle dikkat çekiyor. Bunların dışında, dergide, yeni çıkan kitaplar üzerine yazılmış makaleler aracılığıyla edebiyat alanındaki yeni yönelimler okuyucularla paylaşılıyor. Kuram ve inceleme yazılarına da sık sık yer veren dergide karşılaştırmalı edebiyat, popüler edebiyat, şiirin toplumbilimi, kurmaca estetiği, çözümleyici yazın eleştirisi, ve metinlerarasılık gibi edebiyat bilimini ilgilendiren konuların yanı sıra, Türk şiirinde modernizm, yakın dönem öykücülüğü, siyasal sanat, estetik kuramı, nesnel şiir, bilim ve şiir ve yeni roman gibi edebiyat ve kültür alanlarındaki yazılar da okunabiliyor. Başlangıçtan bu yana biçim açısından büyük bir farklılık göstermeyen derginin yazar kadrosunun ise on yıllık süre içinde önemli bir değişim geçirdiği söylenebilir. Dergide şiirleri, eleştirileri ve söyleşileriyle sık sık karşılaştığımız ve “kadro” diyebileceğimiz isimler arasında Gökhan Cengizhan, Veysel Çolak, Muzaffer İlhan Erdost ve Ergin Yıldızoğlu’nu sayabiliriz. Edebiyat ve Eleştiri’nin on yıllık yayın yaşamında “özel bölüm” adı altında sunulan dosyalar özellikle dikkat çekiyor. Bunlar arasında, Cahit Külebi, Behçet Necatigil, Mehmet Taner ve Puşkin’le ilgili dosyalar, İran edebiyatı dosyası, 1997’de şiir, öykü ve roman dosyaları, kapsamlı içerikleriyle okuyuculara ulaştırılmış durumda.Ahmet Yıldız, edebiyat dergisi yayımcılığının akademik yaşamla ilişkisine de önem veren bir editör. Bu bağlamda, derginin 50. sayısında “eleştiri özel bölümü” adı altında Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü yüksek lisans öğrencilerinin makalelerine yer vermesi, edebiyat çevrelerinin dikkatini çekmişti. Bu geniş dosyada, bölümümüzün 15 yüksek lisans öğrencisinin ilk Genç Eleştirmenler Sempozyumu’nda sunduğu bildiriler yer almıştı. Edebiyat ve Eleştiri’nin içeriği sık sık yer verilen söyleşilerle de zenginleşiyor. 2002 yılına kadar çok sayıda yazar ve şairin yanı sıra akademik çevrelerden bazı isimlerle yapılan söyleşiler de derginin kapsamını genişletiyor. Bu söyleşilerde dergi, okurlarını, Veysel Çolak, Şükrü Erbaş, Doğan Ergun, Fethi Naci, Ali Galip, Nihat Genç, Şükran Kurdakul, Aziz Nesin, Ahmet Oktay, Adnan Özer, Ahmet Özer, Suzan Samancı, Özlem Sezer, Mehmet Taner ve Azer Yaran gibi yazar ve şairlerle, İlhan Başgöz ve Talât Sait Halman gibi akademisyenlerle buluşturmuş durumda. Ahmet Yıldız, derginin “Bizim Okuduklarımız” ve “Okuduğum Kitaplar” başlıklı bölümlerinde okuyucuyu yeni çıkan kitaplar hakkında bilgilendiriyor. “Kitaplar, Haberler, Etkinlikler” başlıklı köşe de okurun edebiyat gündemini izleyebilmesine katkıda bulunuyor. Ayrıca, “Dünya Edebiyatından” adı altında başlayan yeni bölümde diğer ülke edebiyatlarındaki gelişmeler izlenmekte. Başlangıçtan beri sayfalarında karikatür, fotoğraf ve resme yer ayıran Edebiyat ve Eleştiri’nin son sayılarında Ferhan Şensoy ve Aşık Hüdai ile yapılan söyleşilere yer vermesi, derginin sanatın birçok dalına açılmayı hedeflediğini gösteriyor.Siyasal ve edebî söylemi bütünleştiren Edebiyat ve Eleştiri, Ahmet Yıldız’ın çabalarıyla son yıllarda Türkiye’nin en önde gelen edebiyat dergileri arasına katıldı. Öyle ki, Ahmet Yıldız’ın aslında dergicilik kadar önemli şapkası olan öykücülüğü göz ardı edildi. Ülkemizde bir edebiyat dergisi için on yıllık ömrün hiç de azımsanmaması gerektiği düşünülürse, edebiyatı Ankara kapısında bekleyen ve besleyen bu direngen ruhu saygıyla selamlamalıyız. |