Çukurova'ya Edebiyat Gezisi
G. Ezgi Korkmaz
Sayı 9: Bahar 2002
Yapıtların yaratım aşamasında çevrenin çok önemli bir payı vardır. Yazarın yaşadığı mekânları, etkilendiği çevreyi yakından görüp tanımak yapıtları daha iyi değerlendirmemize yardımcı olur. Ancak yaşadığı mekânları tanımak istediğimiz yazar Yaşar Kemal olunca durum biraz değişiyor. Yaşar Kemal’in mekânları çok geniş bir coğrafyaya yayılır. Ancak yine de en çok Çukurova’nın yazarıdır Yaşar Kemal. Yapıtlarına en fazla doğup büyüdüğü yerleri taşımıştır.


 
Türk Edebiyatı Merkezi’nin düzenlediği Uluslararası Yaşar Kemal Sempozyumu’nda Yaşar Kemal’i Bilkent’te ağırlamadan önce, Türk Edebiyatı Bölümü’nden bir grup olarak, biz onun evine, Çukurova’ya konuk olalım istedik. Bu amaçla 18 Mayıs 2002 akşamı Çukurova Mavi Treni’ne binip Adana’ya doğru yola çıktık. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte trenimiz Toroslar’ın bağrındaydı. Başı dumanlı Toroslar yalçın kayalıklarıyla, baharın tazeliği ve binbir çiçeğiyle karşımıza çıkıvermişti. Bu göz alıcı manzara edebiyat gezimizin asıl başlangıç noktası oldu.  Adana’ya vardığımızda ilk olarak Çukurova Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü ziyaret ettik. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mine Mengi ile bazı öğretim üyeleri ve araştırma görevlileriyle tanışarak bölüm hakkında bilgi aldık. Bölümün araştırma görevlilerinden Sema Çetin gezimiz süresince bize eşlik ederek çevreyi en iyi biçimde tanımamıza yardımcı oldu. Çukurova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halime Paksoy, üniversitenin, konaklama ve ulaşım gereksinimlerimizi karşılamasını sağlayarak büyük bir konukseverlik gösterdi. 

Gezimizin ilk gününü Adana şehir merkezini daha iyi tanımak amacıyla değerlendirdik. Eski Adana sokaklarında saatler süren gezintimizden sonra Adana müzesini ziyaret ettik. Günün sonunda Adanalı edebiyatçıların konuğu olduk. Edebiyat sohbetlerinin bir türlü tükenmediği gecenin sonunda fark ettik ki Yaşar Kemal’in Demirciler Çarşısı Cinayeti’nde yazdığı gibi, “Şehrin insanları dünyanın en kanı sıcak, en cana yakın insanları. Konuk için dersen deli divane oluyorlar”.

Gezimizin ikinci günü, sabah erkenden Yaşar Kemal’in doğduğu köy olan Hemite’ye doğru yola çıktık. Bahar yağmurlarının suyla doldurduğu yollar yolculuğumuzu biraz uzattı. Yolda Anavarzaların yakınındaki köyde kısa bir mola verdik. Şöyle bir soluklanmak üzere oturduğumuz köy kahvesinden yalnız hoş sohbetlerle değil, Anavarzalıların konukseverliğiyle kahvaltımızı da etmiş olarak ayrıldık. Hemite’ye ulaştığımızda öğle olmuştu. İlk olarak Hemite kalesine tırmanıp çevrenin inanılmaz güzellikteki manzarasını seyrettik. Çukurova, baharın olanca güzelliğiyle yemyeşil önümüzde uzanıyordu. Bu güzel manzaradan ayrılmamız biraz zor olsa da Hemite köyü ve köylüleriyle tanışmak üzere kaleden inerek köyün sokaklarında dolaşmaya başladık. Hemitelilerle sohbetimiz sırasında Yaşar Kemal’in doğduğu evin yıkılmış olduğunu öğrendik. Hemiteliler de canayakınlıkları ve konukseverlikleriyle bizi ağırladılar. Son olarak İnce Memed heykelini de ziyaret ettikten sonra sağnak yağmur altında Hemite’den ayrıldık. Kısacık gezimizde her yönüyle tanıyamadık Çukurova’yı elbette, ama Yaşar Kemal’in doğup büyüdüğü yerleri biraz olsun yaşamak, okuduklarımıza bundan böyle yeni bir anlam katacak.

G. Ezgi Korkmaz