|
Yalçın Armağan |
|
Türk Edebiyatı Merkezi, çok yönlü
yazınsal kimliği ile tanınan Özdemir İnce’yi Bilkent’te konuk etti.
Şair, çevirmen, denemeci, kuramcı ve gazete yazarı Özdemir İnce, 6 Aralık
2001 akşamı “Şiiri ve Kendisi” başlıklı etkinliğe katıldı. Ertesi
gün de Türk Edebiyatı Bölümü öğrencileri için özel bir konuşma yaptı.
Sunuculuğunu Türk Edebiyatı Bölümü öğrencilerinden Fırat Caner’in üstlendiği ilk günkü program, bölümün öğretim üyelerinden Hilmi Yavuz’un açılış konuşması ile başladı. Sözlerine Özdemir İnce’ye hitaben “aziz meslektaşım” diyerek başlayan Yavuz, eski bir arkadaşı olarak, İnce’nin yazınsal kişiliğinden çok “kendisi” üzerinde durmak istediğini söyledi. Yavuz, İnce’nin kuramcı, eleştirmen, köşe yazarı, editör ve şair yönleri içinden şair kimliğinin en başa konması gerektiğini, aksi takdirde İnce’nin bu duruma kızabileceğini belirtti. Konuşmasında İnce’nin kişiliği ile ilgili bazı ayrıntılara değinen Yavuz’un konuşmasının ardından Özdemir İnce sıcak bir kucaklama ile ona teşekkür etti. Programın sonraki bölümünde bölümümüz öğrencilerinden Refika Altıkulaç, Hakan Atay, Murat Cankara ve Jale Özata, Özdemir İnce’den seçtikleri şiirleri okudular. Sıra Özdemir İnce’ye gelince, şair önce bir şiirini okudu, sonra da 1985 yılında yayımlanan “Şairin İşi” başlıklı yazısını dinleyicilerle paylaştı. İnce bu yazısında şairlerin bir alanda “uzman” olup parçayla uğraşması yerine, “birbirinden bağımsız olarak varılan ve birbirinden bağımsız olarak ortada kalan sonuçlardan bir bütünsel imge yaratıp bir dizge kurması” için çağrı yapıyordu. Özdemir İnce’nin konuşmasının ardından izleyiciler şaire çeşitli sorular yönelttiler. İnce’ye çevirmen kimliği, yazısında sözünü ettiği “bütünsel dünya imgesi” ve şiirde dilin işlevi üzerine sorular soruldu. Bazı soruları yanıtlayan İnce, diğer bazı konuların da yazılarla tartışılması gerektiğini belirtti. Program, şairin okuduğu şiirlerle sona erdi. Özdemir İnce, ertesi gün, Türk Edebiyatı Bölümü öğrencileri için yaptığı konuşmasında yazınsal kimliği üzerinde durarak 21 şiir kitabı yayımladığını ve şairliğinin önde geldiğini, deneme yazarlığı, çevirmenlik, gazete yazarlığı ve editörlüğün ise koşullar gereği zorunlu olduğunu vurguladı. Kendisini “eleştirmen” ya da “kuramcı” olarak nitelendirmediğini belirten İnce, Türkiye’deki yazın ortamında kuramsal yazılar yeterli olmadığı için Şiir ve Gerçeklik, Tabula Rasa ve Yazınsal Söylem Üzerine adlı kitaplarında yer alan yazıları yazdığını, Bilkent’te kurulan Türk Edebiyatı Bölümü’nün edebiyat dünyasına eleştirmen yetiştirmek bakımından önemli bir katkı sağlayacağını belirtti. Çevirmen kimliğinin de bir zorunluluk sonucu ortaya çıktığını söyleyen İnce, şimdiye kadar Türkçe’ye modern şiirin üç başyapıtı olan Rimbaud’nun Ben Başkasıdır, Lautréamont’un Maldoror’un Şarkıları ve Aloysius Bertrand’ın Gaspard de la nuit kitaplarını çevirdiğini anımsattı. Modern şiir yazıldığı söylenen bir ortamda bu kitapların mutlaka okunması gerektiğine inandığı için bu çevirileri yaptığını söyleyen İnce, modern şiir açısından önemli saydığı Yunanistanlı şairler Yorgo Seferis ve Yannis Ritsos’u da Türkçe’ye kazandırdığını belirtti. Daha sonra editör kimliği ile ilgili açıklamalar yapan İnce, editörlüğü sırasında birkaç önemli kitabın Türkçe’ye çevrilmesini sağladığı gibi, birkaç çevirmenin yetişmesine de bu yolla katkıda bulunduğunu söyledi. Son olarak Hürriyet gazetesinde köşe yazıları yazmaya başladığını anımsatan İnce, kendisinin “köşe yazarı”, “gazeteci-yazar” ya da “gazeteci-şair” olmadığını, yalnızca “gazete yazarı” olarak adlandırılması gerektiğini belirtti. İnce’nin konuşmasının ardından sorulara geçildi. Öğrencilerin tüm sorularını yanıtlayan şair, hoş ve renkli bir ortamın oluşmasını sağladı. İnce’ye ağırlıklı olarak şiir ve gelenek, yaptığı çeviriler, şiirin hükümetler eliyle uluslararası dolaşımı konularında sorular soruldu. Geleneğin şairin sırtında bir yük olmaması gerektiğini söyleyen İnce, şairin işinin “boşlukta heykel yapmak” olduğuna inandığını ifade etti. Şiirin hükümetler yardımıyla uluslararası dolaşımı ile ilgili sorulara İnce, her ülkenin kendi şiirini ve kültürünü tanıtmak için para harcadığını, bunu yapmayan tek ülkenin Türkiye olduğunu belirterek yanıt verdi. Bütünsel dünya imgesinin olanaklılığına ilişkin soruyu da “şairin kendini yetiştiren bir filozof” olması gerektiğine inandığını ifade ederek yanıtladı. Yakın zamanda yayımlanan şiirlerinden birkaçını okumasıyla şairin iki günlük Bilkent ziyareti sona erdi. |