|
Cem Dilçin* |
|
Ünlü gezgin ve yazar Evliya Çelebi
(1611-1682), doğasında bir “gizil güç” gibi saklı duran yeni yerler görme,
değişik insanlar tanıma, ilginç olaylar yaşama ve bütün bunları hem bilgilendirerek,
hem düşündürerek, zaman zaman da eğlendirerek anlatma tutkusunu, 1630 yılı
Muharrem ayının onuncu gününün gecesi gördüğü bir düşün yorumuyla gerçekleştirme
olanağı bulmuştur. Düşünde gördüğü Hz. Muhammed’in “Şefâat yâ Resûlallah”
diye elini öpmek isterken, heyecandan dili sürçüp “Seyâhat yâ Resûlallah”
demesi üzerine, peygamberin “şefâati”nin bu yönde belirmesi sonucunda kesintilerle
elli yıl kadar sürecek olan geziye başladığı herkesçe bilinen bir gerçektir.
Evliya Çelebi’nin, hem manevî hem de esprili bu düşün yönlendirmesiyle,
içinde yaşayan gezginlik tutkusunun eyleme dönüşmesinde güçlü “muhayyile”sinin
ve maceracı ruhunun zorlaması olduğu gibi, küçük yaşlarda babasından ve
onun arkadaşlarından dinlediği uzak ülkelere ilişkin gizemli ve heyecan
verici hikâyelerin etkisi de vardır.
Evliya Çelebi, gezisine önce İstanbul’dan başlamış, daha sonra toprakları üç kıtaya yayılmış Osmanlı İmparatorluğunun, Bosna’dan Bağdat’a, Kırım’dan Mısır’a, Anadolu’dan İran’a kadar hemen bütün şehirlerini dolaşmıştır. Yaşamı süresince dokuz padişah, yetmiş vezir, pek çok vali ve beyle birlikte olmuş, eşkıyaların arasına düşmüş, değişik kültürlerde her sınıftan insanla zengin konaklarında, han odalarında, dağ başlarında, terkedilmiş kalelerde, liman şehirlerinde yaşamış, o insanların anlattıklarını dinlemiş, onları gözlemlemiş, gördüklerini ve dinlediklerini renkli, canlı, hem sade hem de sanatlı bir üslûpla kaleme almıştır. Tarihin, ülkelerin, toplumların tanığı olan bu gözlem ve izlenimlerden bilindiği gibi sonunda on ciltlik bir eser ortaya çıkmıştır. Tarih, coğrafya, sanat tarihi, dil, edebiyat, kültür, halk bilimi, biyografi alanlarında zengin bir kaynak olan Seyahatname, geniş bir coğrafyaya yayılmış toplumların gündelik yaşayışının önemsiz gibi görünen pek çok ayrıntılarına da ışık tutmaktadır. Seyahatname’nin bugüne kadar yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından bilimsel ölçüler içerisinde ya da güncel dile uyarlanarak çeşitli açılardan değişik amaçlarla parça parça yayımları yapılmış ise de, tamamını kapsayan bilimsel bir yayın yapılmamıştır. Yapı Kredi Yayınları, Seyahatname’yi Türk ve dünya okurlarının eline yeniden ulaştırabilmek için 1996’dan beri çalışmalarını sürdürmektedir. Bugüne değin büyük boyda beş cilt yayımlanmıştır. Hazırlayanlardan denetleyenlere, danışmanlardan yayımlayanlara kadar zengin bir uzman ve araştırmacı kadrosunun gerçekleştirdiği bu büyük eserin redaksiyonunu, beşinci cildinden başlayarak, önemle belirtmek gerekir ki Prof. Dr. Robert Dankoff üstlenmiştir. Bu büyük yayın çalışmasında görev alan bazı bilim adamlarının ve başka araştırmacıların da katılımıyla, 8-9 Kasım 2001 tarihleri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Gazimağusa şehrinde uluslararası bir sempozyum düzenlendi. Doğu Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nce düzenlenen sempozyum, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kâmile İmer ve bölüm öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Nuran Tezcan’ın çabalarıyla başarıyla sonuçlanmıştır. Sempozyumdaki çalışmaların en geniş bölümünü, Seyahatname’nin dil ve edebiyat açısından taşıdığı özellikler oluşturmuştur. Sunulan bildirilerde, Seyahatname’nin değişik ülke ve toplumlara ilişkin bilgiler veren bir kitap olmasının yanı sıra, bir sanat eseri olduğu da gösterilmiştir. Bir eserde “ne söylendiği” önemli olduğu gibi, o eseri ortaya koyan yazarın “nasıl söylediği” de o oranda önem taşır. Üzülerek belirtmek gerekir ki, eski Türk edebiyatının manzum, mensur eserleri üzerinde yapılan çalışmalarda, genellikle şairin ya da yazarın “nasıl söylediği” üzerinde yeterince durulmadığı anımsanacak olursa, bu çalışmaların önemi daha iyi anlaşılır. Prof. Dr. Mine Mengi’nin “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin Birinci Cildinde Tahkiye” konusunda sunduğu bildiride, eserin, şehir monografisi, biyografi, otobiyografi, tezkire ve hatıra gibi değişik edebî türler açısından ne gibi özellikler gösterdiği örneklerle ortaya konulmuştur. Ayrıca bu edebî türlere göre değişik tahkiye özellikleri, olay örgüsü, kişi kadrosu, yer ve zaman gibi öğeler de ele alınarak Evliya Çelebi’nin renkli üslûbunun öne çıkan yönleri belirtilmiştir. Yine Yrd. Doç. Dr. Nuran Tezcan’ın “Bir Üslûp Ustası Olarak Evliya Çelebi” başlıklı bildirisinde de, yazarın ve eserin üslûp açısından ilginç yönleri vurgulanmıştır. Yazarın üslûbunu oluşturan söyleyiş kalıpları saptanarak, bunların türlü söz sanatlarıyla ulaştığı edebî düzey gösterilmiştir. Doç. Dr. Fikret Turan, Evliya Çelebi’nin tarihe, coğrafyaya, değişik toplum, dil ve kültürlere ilişkin önemli ayrıntıları aktarırken kullandığı farklı cümle yapıları, kelime seçimi ve tonlara bağlı olarak samimî ve mizahî üslûbun taşıdığı örnekleri ilginç değerlendirmelerle, “Seyahatname’de Sentaks, Kelime Seçimi ve Ton” başlıklı bildirisinde ele almıştır. Doç. Dr. Musa Duman da bu bağlamda, tarihsel dönemlere ilişkin yazılı metinler içerisinde Türkçe konuşma dilini yansıtan özelliklere, “XVII. Yüzyıl Konuşma Dili Kaynağı Olarak Seyahatname” adlı bildirisiyle değinmiştir. Dr. Christiane Bulut da, Seyahatname’nin Türk lehçelerine ilişkin verilerini “Evliya Çelebi as a Linguist and Dialectologist: 17th Century East Anatolian and Azeri Turkic Dialects” başlıklı bildirisinde ele almıştır. Doç. Dr. Osman Horata, “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Manzum Kısımlar” konulu bildirisinde, her türlü yazılı ve sözlü kaynağa dayanan ve zengin bir çeşitlilik gösteren eserdeki manzum alıntıların, öncelikle işlevsel açıdan değerlendirmelerini yapmıştır. Bu yoğunlukta ilk kez üzerinde durulan bu konu gerçekten çok önemlidir. Horata’nın bildirisini sunduğu ve Prof. Dr. Klaus Kreiser’le birlikte eş başkanlığını yaptığım oturumun sonundaki değerlendirme konuşmamda, mensur eserlerin içerisinde yer alan manzum kısımların üzerinde durarak, özellikle Âşıkpaşazade Derviş Ahmed Âşıkî’nin (1393-1481) Tevârih-i Âl-i Osman’ı, Sinan Paşa’nın (1440-1486) daha bir örneği yazılamamış olan eşsiz eseri Tazarruname’si ve Fuzulî’nin (1480?-1556) Hadîkatü’s-Süedâ’sının manzum bölümleri üzerinde önemli bir çalışma yapılmadığını belirterek, bunlar ve benzeri eserlerin bu yönlerden incelenmelerinin çok değişik açılardan edebiyat tarihine ve bilimine yeni katkılar getireceğini vurgulamaya çalışmıştım. Doç. Dr. Hayati Develi, Seyahatname metninin çeviriyazılı yayımlarına esas olabilecek bir konuyu, kendisinin ve Musa Duman’ın bu konuda olan önceki çalışmalarının ışığında “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin Ses Düzeni” adlı bildirisinde işlemiştir. Prof. Dr. Semih Tezcan, Seyahatname’nin zengin söz varlığına dikkati çekerek, Türkiye Türkçesinin Tarihsel Sözlüğü açısından önemini, “Geleceğin Büyük Türkçe Sözlüğünde Seyahatname’nin Alacağı Yer” başlıklı bildirisinde belirtmiştir. Doç. Dr. Deniz Abik, “Tarama Sözlüğü’nde Seyahatname’den Sözler” konulu bildirisinde, Seyahatname’nin söz varlığındaki bazı kelimelerin Anadolu Ağızlarıyla olan ilişkisini sergilemiştir. Doç. Dr. Gülden Sağol da “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Oğuz Kelimesi” adlı bildirisinde “Oğuz” kelimesinin kavim adı ve sıfat olarak türlü kullanımları ve anlamları üzerinde durmuştur. Prof. Dr. Robert Dankoff, “Şu Rasadı Yıkalım mı?: Evliya Çelebi and Philology” başlıklı bildirisinde, bildirinin başlığında yer alan fiilin, değişik okunuş ve yorumları üzerinde durarak, metin değerlendirmesi açısından ilginç noktalara değinmiştir. Sempozyumda, dil ve edebiyat konularının dışında sunulan bildiriler sayıca az da olsa, değindikleri konular önemli ve ilginç yönleriyle ele alınmıştır: Prof. Dr. Klaus Kreiser’in “Seyahatname İçindeki Hammamname” adlı bildirisinde, o çağların Osmanlı toplumundaki değişik etnik ve dinî kesimlerin hamamları kullanmaları açısından, kültür yapısına yansıyan özellikler ele alınmıştır. Hem toplumsal hem de ekonomik açıdan büyük önem taşıyan çarşı, pazar, bedesten üzerinde, “Evliya Çelebi’ye Göre Anadolu’daki Pazar Yerleri” adlı bildirisiyle Prof. Dr. Zeki Arıkan durmuştur. Gündelik yaşamın önemli bir yanına da, “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne Yansıyan Doğu-Rumeli Bölgesi Giyim-Kuşamı Üzerine Bir Deneme” adlı bildirisiyle Dr. Özlem Öztoksoy değinmiştir. Bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Yanbolu (Jamboll) şehrinin manzaraları ile İstanbul Balat’taki sinagogların duvar resimleri arasındaki paralellikleri de Dr. Fulya Eruz, sanat tarihi açısından ele alarak, “Evliya Çelebi’nin Yanbolu İzlenimleri ve İstanbul’da Yanbolu Sinagogu” adlı bildirisiyle göstermiştir. Rodos’a gitmemiş olan Evliya Çelebi, babasının bu adanın fethine katılmış olması nedeniyle bu adaya özel bir ilgi duymuş ve Seyahatname’nin değişik ciltlerinde Rodos’a ilişkin çok değerli bilgiler vermiştir. Dr. Yücel Dağlı, Evliya Çelebi’nin verdiği bilgileri, Âşık Mehmed b.Ömer’in Menâzirü’l-Avâlim adlı eserinin “Cezire-i Rodos” bölümünde verdiği bilgilerle “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Rodos” adlı bildirisinde ayrıntılı olarak ele alarak tartışmıştır. Dr. Jean-Louis Bacqué-Grammont da, Santorin Adası’ndaki volkan püskürmesine ilişkin bilgileri, “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne Göre Santorin (Thıra) Adası’nın Afetleri” başlıklı bildirisinde irdelemiştir. Evliya Çelebi, Kıbrıs’a gitmemiştir. Ancak, Evliya Çelebi’nin bu sempozyumla Kıbrıs’a götürülmesi çok yerinde olmuş, yeni görüşler ve yorumlarla değişik açılardan değerlendirilen Seyahatname’nin önemi bu nedenle bir kez daha vurgulanmıştır. * Doç. Dr. Cem Dilçin, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesidir. |