Bilkent’te Şiir Dolu Saatler
Sayı 6: Bahar 2001 
UNESCO tarafından "Dünya Şiir Günü" olarak ilân edilen 21 Mart'ta, Bilkent Üniversitesi'nde, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da çeşitli uluslardan konukların katılımıyla renkli bir şiir programı düzenlendi. Türk Edebiyatı Bölümü öğrencilerinden Pınar Aka, Fırat Caner ve Ali Serdar'ın organize ettikleri program yoğun ilgi gördü ve şiirseverlere keyifli bir akşam yaşattı. İlhan Berk'in onur konuğu olarak katıldığı etkinliğin açılış konuşmaları, Bilkent Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Bülent Bozkurt ve Unesco Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi Refık Erduran tarafından yapıldı.

Üç saat süren programda Almanca, Arapça, Arnavutça, Boşnakça, Farsça, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Japonca, Lehçe, Norveççe, Portekizce, Rusça, Sanskritçe, Türkçe, Urduca, Venda dilinde ve Yunanca toplam 35 şiir sunuldu. Bir kısmının Türkçe, bir kısmının da İngilizce çevirilerinin okunduğu şiirlerin sunuşları Bilkent Üniversitesi öğretim üyeleri, yazarlar, şairler, çeşitli ulusların büyükelçilikleri vasıtasıyla davet edilmiş yabancı konuklar ve Türk Edebiyatı Bölümü öğrencileri tarafından yapıldı.

O gece dünya edebiyatı şiirsel bir geçit törenindeydi sanki. Farklı edebiyatların çeşitli dönemlerinden okunan eserler, şiirin evrenselliğini ve zamana meydan okuyuşunu bir kez daha hatırlattı. Konuklar Odisseus Elitis'ten Zeynep Hâtun'a, Bertolt Brecht'ten Âşık Veysel'e kadar uzanan bir yelpazede farklı tarzlarda birçok şiiri üç saatlik bir zaman diliminde dinleyebilmenin keyfıni yaşadılar.

Programın en çok alkış alan şiiri Mishack Phethola Mmola  tarafından sunuldu. Venda dilinde okunan "Afrika" isimli anonim şiir, yorumlanış tarzı ve içeriği ile Afrika halkının duygularını seyirciye başarıyla ulaştırmış görünüyordu.

Gecenin onur konuğu Şair İlhan Berk, programa,"Çıkrıkçılar Yokuşu" isimli şiiriyle katıldı ve konuklardan yoğun ilgi gördü. Daha sonra Berk'in "Gündelik İşlerdenmiş Gibi Ölüm", "Ölü Bir Ozanın Sevgili Karısını Görmek Gitmek" ve "Yavaş Yavaş Geçtim Kalabalıkların Arasından" isimli şiirleri Coşkun Yerli tarafından sunuldu. 

Fazıl Hüsnü Dağlarca ise o gece programda yer almasa da Türk Edebiyatı Bölümü öğrencilerinden Seçkin Sevim'in okuduğu "Dünya Şiir Günü Bildirisi"yle katıldı şiir geçidine. Bildiride Dağlarca'nın şiirin ne olup olmadığı ile çeviri hakkındaki fıkirleri dikkatle dinlendi. Dağlarca, "Şiir en büyük çeviridir. Şiir, günü, geleceği çevirirken öyle zenginleşir ki telefon, gramafon, radyo, televizyon, internet derler ona" diyordu. 

Daha önce Türk halk şiirinden örnekler okunduysa da bu şiirdeki âhengin, sazın tellerindeki sesle bileşimi olan türkü unutulmamıştı. Programın sonlarına doğru Âşık Sinemî, ölüm yıldönümü aynı güne rastlayan büyük ozan Âşık Veysel'den bir türkü seslendirdi. Âşık Gülseren'in okuduğu bir şiir ve türküyle sona eren program, katılımcılara dünya üzerinde şiirsel bir yolculuk yapma fırsatı verdi.

Dünya Şiir Günü programına renkli bir katkı da Fransızca şiir ve şarkıların seslendirilmesiydi. Soldan sağa: lşıl Türkkan, Sarah Ispir, Alena Ramiç ve Anais Perrineau. (Foto: Aydın Ramazanoğlu)

Dünya Şiir Günü'nde okunan 35 şiire, çevirmenlerine ve sunanlann adlarına ayrı ayrı yer veremeyeceğimiz için bu şiirlerden yalnız birini sizlerle paylaşmak istedik. Ünlü İngiliz şair John Donne'ın "Pire" başlıklı şiirini, fakültemizin dekanı Prof. Dr. Bülent Bozkurt'un çevirisiyle sunuyoruz.

Gamze Somuncuoğlu

PİRE
John Donne (1572-1631 )
İngilizceden Çeviren: Bülent Bozkurt

Bak şimdi şu pireye; bak da gör işte,
Benden esirgediğin ne denli küçük bir şey.
Benim kanımı emmiş, sıra gelmiş seninkine;
İki kan karışmış bile şu anda bu pirede.
Sence de, ne günah sayılır bu, ne ayıp, değil mi;
Ne de kızlığın elden gitti yani şimdi?
Oysa şu pire, kur falan yapmadan alıyor alacağını, 
Şişiyor işte zevkten, birleştirirken iki kanı.
Yazık ki, biz beceremedik bir türlü şu kadarını.

Ah yapma, kıyma üç cana birden bir pirede;
Evlenme bir yana, daha da öte geçtik biz o pirenin bedeninde. 
Bu gördüğün pire hem sensin şimdi, hem benim, 
Hem de zifaf yatağımız, nikâh mabedimiz bizim. 
Ailelerimiz, ve sen, karşı çıksanız da, buluşmuşuz, 
Bu kapkara canlı duvarlar arasına kapanmışız. 
Âdettendir diye beni öldürmek isteyebilirsin ama, 
Hiç değilse kendinin katili olma, 
Üç cinayetle üç günahın vebalini alma.

Yaptın yapacağını zalim, lafı ağzıma tıkadın;
Zavallının kanıyla tırnağını kızıla boyadın.
Senden bir damla kan emmiş olmaktan öte,
Suçu var mı şu pirenin şimdi, söyle?
Ama, haklı çıkmanın gururu okunuyor yüzünde;
Diyorsun ki, ne sende halsizlik var, ne bende.
Çok doğru; korkuların ne kadar boşmuş anlamışsındır herhalde! 
İşte, şu pirenin ölümü senin canından ne götürdüyse, 
Kaybedeceğin onur da o kadar, bana "Evet," demekle.