Tek Çözüm: Eğitim ve Bilim Yaşamımızda Devrim 
Sayı 6: Bahar 2001 

Ekonomik bunalımın bir neden değil, bir sonuç olduğunu iyice öğrendik. Bunalımın bu derece ağırlaşmasının nedeni, ülkemizde uzun yıllardır süren niteliksiz ve erdemsiz yönetimmiş. Sorunun daha temeldeki kaynağı ise ülkemizdeki eğitim, kültür ve bilim yaşamının içine düşürüldüğü durumdur. Son elli yıldır, karayollarına, araçlara, binalara, çeşit çeşit aygıtlara yatırım yapıyor, teknoloji dışalımına büyük kaynaklar ayırıyoruz. Ancak, nitelikli eğitime yeterince yatırım yapmıyor, gereksinimimiz olan sayıda nitelikli insan yetiştiremiyoruz. Modernleşmeye çalışan bir toplumu, birçok alanda, yarı-cahil ve "yarı-erdemli" (!) kişilerin yönetimine terketmiş durumdayız.

Aslında toplum olarak eğitime büyük önem veriyor, çocuklarımızın geleceği için varımızı yoğumuzu harcıyoruz. Üniversitelerimiz diploma dağıtıyor ama çevrelerini ışıtacak gerçek aydınlar çok az yetişiyor. Atatürk'ün bütünleştirdiği eğitim sistemimiz şu an birçok bakımdan parçalanmış durumda ve yönsüz. Sorunları çözecek insanlar az yetiştiğinden, her geçen gün daha da ağırlaşan sorunlar içinde boğuluyoruz. Öğrenci, öğretmen, okul, özellikle de üniversite sayısındaki nicel artışa karşın, son elli yılda, çok az okuyup yazan, fazla düşünmeyen, pek tartışmayan, bıçak kemiğe dayandığında, tepkisini uygar olmayan yollarla dışa vuran bir kitle yarattık. Çocuklara, gençlere, insan beynine, akla, bilime yeterince yatırım yapmadık. Çevremizdeki çok sayıda bilgisayar, cep telefonu, televizyon bizi yanıltmamalı. Bunların hiçbirini biz icat etmedik. Bilimi devreye sokamadığımızdan, bu aygıtları sorunlarımızı çözmek için de kullanamıyoruz. Aydınlanma ve modernleşmenin temelindeki "yazılı kültürü" geç de olsa benimsemeye başlamışken,eğitimin nitelikçe gerilemesi sonucu, kültürümüz, "geyik kültürsüzlüğü"ne dönüştü. 

Ülkemizi Batı ile karşılaştırmak ve tarihsel gecikmişliğimizi mazeret olarak göstermek son derece yanlış. Asıl karşılaştırmayı, bundan 50 yıl önce bizimle çok benzer ekonomik ve kültürel koşullara sahip olan Japonya ile yapmalıyız. Büyük bir deprem felaketine uğrayan Kobe kenti, birkaç yıl içinde, yalnız Japonya'nın değil, tüm dünyanın en çağdaş kenti haline gelmiş, büyük bir felaket çok kısa bir sürede büyük bir mucizeye dönüştürülebilmişse, bunun temelinde, nitelikli insan gücünün bilimin ışığında seferber olabilmesi yatıyor. Bu üstün becerinin kaynağında ise Japon toplumunun bizden tam 50 yıl önce (1949'da) 9 yıllık zorunlu temel eğitime geçmesi ve fakat orada durmaması var. Türkiye, önümüzdeki kısa dönemde eğitim ve bilim politikalarında devrimci atılımlar yapmaz, bu alanlardaki köhnemiş, işlevini yitirmiş kurumları yenilemez, ciddi bir yeniden yapılanmaya gitmezse, ekonomik ve siyasi kıstırılmışlığımız daha da artacak, çok daha ağır bunalımlar yaşayacağız. Demokratik Cumhuriyet yaşamını sürdürecekse, eğitim ve bilim sorunlarımız artık her türlü siyasî, ideolojik, dinsel ve ticarî çıkardan uzak şekilde, siyasetten özerk, demokratik, sivil, çağdaş yaklaşımlarla ele alınmalıdır. 

Gül Sılacı ve Reyhan Tutumlu'nun geçen sayımızda yer verdiğimiz "Türkiye'de Kitap Okunuyor mu?" başlıklı araştırması kamuoyunda geniş yankı yaptı. Yazı, Kanat'la birlikte 9 dergide "ortak yayın" olarak yer aldı. Anadolu Ajansı'nın bu konudaki haberi, saptayabildiğimiz kadarıyla, 9 gazetede yayımlandı: Bazı internet siteleri, dergiler ve gazete köşe yazılarında da konuyla ilgili yorumlar yayımlandı. Öğrencilerimizi kutluyor; konuyla ilgilenen yazar ve yayıncılara gösterdikleri duyarlılıktan dolayı teşekkür ediyoruz. 2000 yılı, Türk Edebiyatı Bölümü'ndeki yenilikçi uygulamaların sonuçlarını almaya başladığımız bir yıl oldu. Bunun en önemli göstergesi, 25 öğrencimizin 15 farklı dergide tam 50 yazısının yayımlanmış olması. Yeni kurulmuş olan bir bölümün öğrencilerinin bir yıl içinde ulaştığı bu yayın sayısı doğrusu bizi de şaşırttı. Üretici bir bölüm olduğumuzun farkındaydık, ancak bu kadarını beklemiyorduk! (Bu yazılann künye bilgilerine bölümümüzün internet sitesinden ulaşabilirsiniz.) 

Yenilikçi uygulamalarımızın önemli bir parçası da artık kurumsallaşan öğrenci sempozyumlarımız. 13 ay gibi bir süre içinde kapsam bakımından daha öncekileri de aşan üçüncü öğrenci sempozyumuna hazırlanıyor olmak bizi gururlandırıyor. (Sempozyumun ayrıntılı programını sayfalarımızda bulacaksınız.) 

Yüksek standartlar ve ciddi hedefler belirlemeden nitelikli ürünler ortaya koyulamıyor. Akademik nitelikli yazıların ve tezlerin standartlarının yükseltilmesi için hazırladığımız "Lisansüstü Tez Kılavuzu"na bölümümüzün internet sayfalarından ulaşabilirsiniz. Türk edebiyatı alanındaki inceleme yazılarınızda, kitaplarınızda ve (kurumunuz uygun gördüğü takdirde), tezlerinizde, hazırladığımız kılavuzda belirtilen standartları uygulayarak disiplinimizin ortak bir bilimsel anlatım diline kavuşmasına katkıda bulunabilirsiniz. 

Bu sayımızda yüksek lisans ve doktora derslerinin tam programına yer veriyoruz. Özel olarak hazırladığımız bu sayfaları yetenekli akademisyen adaylarını bölümümüze yönlendirmek amacıyla kullanmanızı arzu ediyoruz. Öğrencilerimize yaptığımız yatırım, edebiyatımızın ve kültürümüzün geleceğine yapılan yatırımdır. (Master ve doktora programlarımıza son başvuru tarihi: 8 Haziran 2001.) 

Kanat'ın bu sayısı yine öğrenci-yazarlarımızın değerli katkılarıyla yayımlanıyor. Bu sayıdaki önemli yenilik, "gaga" başlıklı mizah sayfası denemesi. Hazırlık sınıfımızdaki mizah ustalarından Nuri Aksu, sizlere bölümümüzün "hava durumunu" yansıtmaya çalıştı. 

Bölümümüzün, merkezimizin ve öğrencilerimizin çalışmaları hakkında bizi gururlandıran "bazı" nedenler varsa da, eksikliklerimizi örtbas etmeye çalışmıyoruz. Örneğin, internet sayfalarımızın arzu edilen düzeyde hizmet vermediğinin, yeterli sıklıkta yenilenmediğinin farkındayız. Kanat'ın eski sayılarına elektronik ortamda ulaşılabilmesi gibi konularda da daha iyi hizmet vermeye çalışacağız. Lütfen bizi her konuda eleştirin, uyarın ve önerilerinizi bildirin. 

Bu sayımızın dizgisini gerçekleştiren bölüm sekreterimiz Dide Somel ile bu sayıda yayın yönetmeni yardımcılığını üstlenen Nuri Aksu ve Tûbâ Işınsu İsen'e değerli emekleri için teşekkür borçluyuz. 

Son olarak, Bilkent camiasında uzun yıllar hizmet verdikten sonra aramıza katılan, Türkçeye ve edebiyata ilgisini imlâ yanlışlarımız konusunda estirdiği terörle kanıtlayan Elâ Şengündüz'e "hoşgeldin" diyoruz. Edebiyatla kalın, 

Süha Oğuzertem 
Yayın Yönetmeni