|
|
1997 yılının
Mart ayından beri Bilkent Üniversitesi Türkçe Birimi'nde görevli bazı öğretim
üyeleri ile Bilkent'in çeşitli bölümlerindeki öğrencilerin oluşturduklan
bir yazı kurulu tarafından yayımlanan Dört Mevsim dergisi, Kasım
2000'de on ikinci sayısına ulaştı. Dört Mevsim, şiirden öyküye,
sinema yazılarından edebiyat eleştirilerine, düşün yazılarından kültür
tartışmalarına uzanan bir yelpazede ürünler yayımlayan, amatör ruhla hazırlanıp
profesyonel standartlarla sunulan bir dergi.
Yazı işleri yönetmenliğini Vedat Yazıcı'nın, yayın yönetmenliğini Sare Öz'ün, sanat yönetmenliğini Ahmet Özer'in üstlendiği derginin yazı kurulunda, aynca (künyede verilen sırayla), Ali Turan Görgü, Burak Tokcan, Mehmet Yalçın Pembecioğlu, Aslı Aksüt, Seda Çöl, Alper Kaliber, Ömer Turan, Deniz Arslan, Bülent Eken ve Özgür Salih Ergül yer alıyor. Derginin özgün kapak kompozisyonları İdil Avcıoğlu Battal tarafından tasarlanıyor. Yazı kurulunda Bilkent'li öğretim görevlilerinin yanı sıra dergi çalışmalarına aktif ve düzenli olarak katılan ve yazıları daha önce dergide yayımlanmış olan öğrenciler de yer alabiliyor. Dört Mevsim, öğrencilere, düşüncelerini aktarabilecekleri ve kendilerini sınayabilecekleri bir platform sunuyor. Bu yaklaşımıyla dergi, öğrencilerin yazar olarak deneyim kazanmalarına yardımcı oluyor. Ancak Dört Mevsim, öğrencilerin "okul anısı" olarak hatırlayacakları bir dergi olmanın ya da genç yazarlara, diğer "ünlü" dergilere ulaşmaları için bir "basamak" oluşturmanın çok ötesinde bir yetkinliğe sahip. Dört Mevsim'in artık "oturmuş" sayılabilecek bir düzeni var. Yazıların sunuluşu ve dosyaların düzenlenmesinde zaman içinde bir ustalaşma olduğu gözlemleniyor. Özel dosyaların özeni ve profesyonelliği-işini iyi yapan dergilere fazla alışık olmadığımızdan-şaşırtıcı düzeyde. Dört Mevsim'in her sayısı Talât Halman'ın bir yazısıyla açılıyor. Halman'ı yakından tanıyanların çok iyi bildikleri gibi, bir yaşam tarzı haline gelmiş olan egemen düşüncesi, özgün düşünceye ve yaratıcılığa verdiği önemdir. Yazıları, özgün düşünceyi ve yaratıcılığı engelleyen "alışkanlıklar"ı hedef alır. Halman, bu alışkanlıkları, okumadan yazma alışkanlığı, hitabet gücünün yokluğunu hiç sorun etmemek gibi noktalarda yakalıyor. Sadece cevaplar aranan ve hazır olan cevaplarla yetinilen bir ortamda soru sormanın önemini vurguluyor. Bir "soru devrimi" özlemi içinde Halman. Dört Mevsim'in her sayıda yer verdiği özel dosyalar özellikle dikkat çekiyor. Bu dosyalardan tekrar tekrar okuduğum ikisinden söz etmek istiyorum. Derginin altıncı sayısında (Ekim 1998) yer alan ve Ali Turan Görgü tarafından hazırlanan "Ataç 100 Yaşında" konulu "Ayraç" bölümü, eleştirmenin "yakın çekim portre"sini sunuyor. "Portre" sözcüğü yalnızca bir mecaz değil; çünkü dosyada Ataç'ın "biraz huysuz" olduğunu düşündürecek bazı fotoğraflara da yer verilmiş. Fakat, dosyayı okuyunca, bu huysuzluğun, yalnız mizaçtan değil, "gidişata karşı çıkan insan huysuzluğu"ndan kaynaklandığını anlıyorsunuz. Meral Tolluoğlu'nun kitabından aktarılan anekdotlardan birinde, Ataç'ın, çeviri yapılırken, horozun Türkçe değil de Fransızca öttürülmesine çok kızdığını okuyoruz. "Ataç 100 Yaşında" dosyası, Ataç'ın dil bilincini ve eleştirmenlik anlayışını doyurucu şekilde sunuyor. Sözünü etmek istediğim ikinci "Ayraç" ise derginin dokuzuncu sayısında (Ekim 1999) yayımlanan ve Marmara depremini konu alan "Temelden Bir Uğultu: Yedinoktadöıt" başlıklı dosya. Ahmet Özer'in "Acı Olan İnsanın İçindeki 'Fay'ın Kınlmasıdır" başlıklı etkileyici makalesi, "dünyaya, insanlara, ülkeye" güvenin kırıldığı yerde, o acı deneyimi yaşayan insanlar için yaşamın nasıl mümkün olabileceğini soruyor. Dört Mevsim dergisinin işinde iyice ustalaştığını kanıtlayan daha birçok özel dosya var. Örneğin, onuncu sayının (Ocak 2000) Ali Turan Görgü tarafından hazırlanan özel dosyası olan "90'lı Yıllarda Öykücülüğümüz"de hem öykü yazarlarına hem de öykü üzerine yazan yazarlara yer ayrılmış. Dosyada birçok tanınmış yazarın özel olarak Dört Mevsim için yazdığı yazılar var. Sözünü etmek istediğim diğer bir dosya ise on birinci sayının (Mayıs 2000) Ömer Turan ile Deniz Arslan tarafından hazırlanan "Son Dönem Türkiye Sineması" başlıklı özel bölümü. Makalelere, röportajlara ve fotoğraflara yer veren bu dosya, bilgilendirici, düşündürücü, her bakımdan nitelikli bir çalışma. Kanat'ın geçen sayısında Dergâh dergisini okuyuculara tanıtan arkadaşım Ali Serdar önemli bir saptama yapmıştı: "Türkiye'de edebiyat dergiciliğinin özelliklerinden biri [...] dergilerin bir gelenek yaratamayacak kadar kısa ömürlü olmasıdır" ("Dergâh: Geleneğe Doğru"). Edebiyat dergilerinin kısa ömrü, edebiyat okuyucusunun dergilere ilgisizliğinden mi kaynaklanmaktadır, yoksa, dergi geleneği oluşturulamadığı için mi dergi okuma geleneği yerleşmemiştir? Sanınm her ikisi de geçerli. Dört Mevsim ise, çok genç bir dergi olmasına karşın, edebiyat dergiciliğinde anlamlı bir gelenek yaratma çabası içinde. Daha doğrusu, her sayısı, hazırlanışındaki yoğun emeği dışa vuran Dört Mevsim, gelenek yaratabilen dergiciliğin ancak çaba ve özenle mümkün olduğunu gösteriyor. Bilkent'te mevsimler yinelenmekle kalmayıp yenileniyorsa, bunda Dört Mevsim'in payı büyük. Göksun Yazıcı |