Kul Olalım Artık Lütfen Kalem Tutan Genç Ellere…
Sayı 5: Bahar 2001 

Yine fena hâlde uçtular... Türk Edebiyatı Bölümü'nün  öğrencilerinden söz ediyorum.

Yüksek lisans öğrencilerimiz, büyüklerine haber vermeden, doğru dürüst izin almadan, henüz aradan bir yıl bile geçmemişken ve üstlerine vazifeymiş gibi, yine sempozyumlarını becerdiler. Edebiyat kuramlarını tartışacaklarmış; Türk edebiyatıyla ilgili araştırmalarını sunacaklarmışmış... "Durun bir düşünelim; önce bir dilekçe verin; dilekçenizin son cümlesinde 'emir ve görüşlerinize arz olunur' sözleri mutlaka bulunsun" demeye kalmadan, öğrencilerimizin sempozyumu oldu bittiye gelmişti bile.

Eskiden böyle miydi? Hocalann olduğu yerde öğrencilere söz mü düşerdi? Hocalar kürsüyü ele geçirdi mi lâfı bir türlü bırakmaz saati unutur ve herkesi uyuklatırlardı. Bizim zamanımızda talebe kısmının sempozyumlara katılımı keyfi, daha çok da "kerhen ve hile ile" idi. Diğer bir deyişle, arka sıralarda uyuklardık sadece. Buradaki talebeler ise "inkılâp" yapmaya kalkışıyor ve biz hocalara da, başımıza gelen, daha doğrusu "tepemize inen" inkılâbı seyretmek ve sonuçlarına katlanmak düşüyor. Sempozyumlar sürüp giderken haddimizi aşıp parmak kaldıracak olsak,"bi dakka hocam, sizden önce Arzu, Burcu, Fırat, Göksun, Magda (ilh.) söz istedi" diyorlar. Ayıp olmasa, zar zor söz alabilmiş sayın velinimetleri Prof. Talât Sait Halman'ın bile sözünü kesecekler-"Sait"in "a"sını uzun okudukları yetmiyormuş gibi. 

Bir dakika arkadaşlar, biz sizden ihtiyarız ve ders şeklinde anlatacağımız daha pek çok hatıramız kalmış durumda. Zamanımız daralıyor; lütfen anlayış gösterin.

Devir tamamen değişmiş... Aramızda kalsın ama üç gün boyunca hiç de fena uçmadı bu talebeler, epey yükseklerde ve bayağı süratle. Üç gün içinde 31 bildiri sunuldu, yoğun ve zevkli tartışmalar yaşandı; soru sormaya, eleştirmeye doyulamadı. 19-21 Aralık 2000 tarihlerinde Bilkent'te düzenlenen "Kuramlar ve Araştırmalar Sempozyumu"nun ayrıntıları Bahar sayımızda.

Birinci sınıf öğrencilerimizden Gül Sılacı ile Reyhan Tutumlu'nun yaptığı araştırma, "Türkiye'de Kitap Okunuyor mu?" diye soruyor. Sılacı ile Tutumlu'nun ulaştığı sonuçlar son derece çarpıcı ve epey iç burkucu. Bu konuda herkes yıllardır bir şeyler söyler fakat verilere ulaşmak ve bunları yorumlamak kimsenin aklına gelmez. Araştırmak ve veriler üzerinde konuşmak yerine sohbetlerde birbirimize şikâyette bulunmayı tercih ederiz. Sılacı ile Tutumlu'nun ulaştığı sonuçlar kültürel yaşamımız açısından vahim bir durumu sergiliyor. Konunun bu araştırmada ele alınmayan başka birçok yönü de var kuşkusuz, ama onlan gündeme getirmeyi de başka araştırmacılar üstlensin lütfen. Ancak, bütün eğitimciler, yazarlar, kültüıün geleceğiyle ilgilenen ve kaygı duyan herkes, sorunu gündemde tutmalı; çözüm önerileri sunmakla kalmamalı, kendi alanlarına uygun çözümler de getirmeli. (Bu arada, masalarının üstündeki kitap yığınlanna bakıp. "tabii ki Türkiye'de kitap okunuyor" diyen ünlü yazarlarımıza gülümsemeyi de ihmal etmemeliyiz.) Gül Sılacı ile Reyhan Tutumlu'nun araştıımasını Ocak 2001'de, diğer bazı dergilerle birlikte, "ortak yayın" projemiz olarak sunuyoruz.

Üniversitemizde Türkçe derslerinin verilmesinden soıumlu Türkçe Birimi'nin yöneticisi Sare Öz ve arkadaşları, başlangıçtan beri, bu dersleri içerik ve yöntem bakımından geliştiriyor, gençlerimizin Türkçe ile, edebiyat ile, genel olarak okuma ve yazma ile daha verimli ilişkiler kurmasını sağlamaya çalışıyorlar. Sare Öz'le yapılan bir söyleşi ile ikinci sınıf öğrencilerimizden Göksun Yazıcı'nın Dört Mevsim dergisi hakkındaki bir değerlendirmesini sayfalarımızda bulacaksınız.

Ünlü yazar Nazlı Eray, son romanıyla okurları Ayışığı Sofrası'na davet etti. Biz de dayanamayıp kendisini "Nazlı Eray'la Ayışığı Sofrası'nda" başlıklı söyleşi programında konuk ettik. Etkinliğin aynntıları, ikinci sınıftaki öğrencilerimizden Çimen Günay'ın yazısında.

Bölümümüzde Divan edebiyatı üzerine dersler veren Dr Mehmet Kalpaklı'nın Osmanlı Divan Şiiri Üzerine Metinler adlı önemli derlemesi, hazırlık sınıfındaki öğrencilerimizden Hakan Atay tarafindan değerlendirildi. Birinci sınıftaki öğrencilerimizden Fırat Caner ise üniversitemizin öğretim üyelerinden Dr. Ümit Kilislioğlu'nun Kapılar adlı şiir kitabını tanıtıyor. Kanat'ın bu sayısında, ikinci sınıftaki öğrencilerimizden Kaya Akyıldız'ın Bilkent'te kutlanan dil bayramı ile ilgili yazısını ve diğer bazı haberleri bulacaksınız. Bu arada, önümüzdeki ders yılında doktora programımızın başlayacak olması da bizleri çok sevindiren ve gururlandıran bir gelişme. Bu konudaki haberimizin Türk edebiyatı alanında akademik çalışma yapmak isteyenlerin ilgisini çekeceğini sanıyoruz.

Kanat, öğrenci yazarlanmız sayesinde çıkıyor. Bütün öğrencileıimiz Kanat için yazıyor ve yazmaya devam edecek. Eli kalem tutan genç ellere kul olmaya baştan karar vermiştik. Kararımızı uyguluyor ve öğrencilerimize çok teşekkür ediyoruz.

Kanat'ın bu sayısının tasarım ve dizgisi, üniversitemizin genç, etkin, yetenekli elemanlarından Hande Seçkin tarafından gerçeşleştirildi; yardımları için kendisine müteşekkiriz. Her sayıda olduğu gibi, bu kez de, Yayın Birimi Başkanı Reyyan Ayfer ile grafıker İdil Avcıoğlu Battal'ın yardımlarını gördük; kendilerine çok teşekkür ediyoruz. Kanat'a verilen bunca emek karşısında kuru teşekkürlerle yetinmek istemezdik ama galiba biraz öyle oldu.

Edebiyatla, insanlıkla, nice bin yıllara.

Süha Oğuzertem, Yayın Yönetmeni