Türkiye'de Kitap Okunuyor Mu?
Sayı 5: Kış 2001 

Türkiye, sosyolojik verilere göre, "gelişmekte olan" bir  ülke. Cumhuriyetin ilânından bu yana nüfus artıyor, kentleşme oranı, okuryazarlık oranı ve eğitim düzeyi sürekli yükseliyor. Buna karşın nüfusumuzun kültürel düzeyinin yükseldiğini, nitelikli insan sayısının arttığını söylemek zor. Acaba neden?

Modern toplumun vazgeçemeyeceği özelliğin yazılı kültürün içselleştirilmesi olduğu varsayımından yola çıkarak geri kalmışlığımızın gerçek okuma ve yazma süreçleriyle ilgili olduğunu düşündük ve bir araştırma yaptık. Araştırmamızın sonuçlarını sizlere aktarmak istiyoruz.

Cumhuriyetin ilânından 1999 yılına kadar yayımlanan kitapların yıllık toplamlarını ele alarak yayın hayatının gelişimini inceledik. Her yıl yayımlanan toplam kitap sayısını saptarken Türkiye Bibliyografyası'ndan ve Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürlüğü'nün (BYRDM) verilerinden yararlandık. Ancak, bu iki kaynaktaki istatistiksel bilgilerin ne kadar sağlıklı olduğu tartışmalı. Özellikle 1980 yılı verilerinde iki kaynak arasındaki tutarsızlık böyle düşünmemize neden oluyor. BYRDM'ye göre 1980 yılında 4318, Türkiye Bibliyografyası'na göre ise 7818 kitap basılmıştır. Araştırmacı Sami N. Özerdim, Elli Yılda Kitap adlı yapıtında bu iki kaynak arasındaki tutarsızlığın nedenini şöyle yorumluyor:

Türkiye Bibliyografyası ve B.YR. Derleme Müdürlüğü'nün yıllara düşen kitap sayılan ile ilgili olarak verdikleri istatistiklerin birbirini tutmayışının bir nedeni de, herhangi bir yılın fasiküllerinde yer alan kimi kitapların daha önceki yıla--ve yıllara--ait oluşudur. Böylece, her yıl için--her iki kaynağın da--verdiği sayılar, o yılın kesin toplamı olmayabilir. Bu toplam, sadece, o yıl derlenen kitapları sunar. (68)

Araştırmalarımız, bizi Türkiye Bibliyografyası ve BYRDM'den daha sağlıklı görünen başka bir kaynağa ulaştırmadı. Bu nedenle, araştırmamız Derleme Müdürlüğü'nün (Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından da kullanılan) verilerine dayanıyor.

Bir yayının ulusal bir istatistikte yer alması için basılı olması ve o ülkede yayımlanarak halka sunulması gerekli. Türkiye Bibliyografyası ve Derleme Müdürlüğü'nün verilerinde "kitaplar" başlığı altında yer alan eserler bu tanımlara uyuyor. Ancak, kaç sayfalık bir yayının "kitap" sayıldığı hakkında bilgi verilmiyor. Robert Escarpit, Edebiyat Sosyolojisi adlı kitabında UNESCO Genel Meclisi'nin kitap tanımını şöyle yaptığını beliıtiyor: "En az 49 sayfayı içeren ve dönüşümlü olmayan yayın" (20). Escarpit'in aktardığına göre bu rakam ülkeden ülkeye değişmektedir. Örneğin, Finlandiya ve Norveç yasaları 49, Danimarka yasalan 60, İtalya ve İrlanda yasalan 100 sayfalık yayınları "kitap" saymaktadır (20). Türkiye'de ise böyle bir tanımlama yapılmamıştır. Türkiye Bibliyografyası'nda "süreli olmayan yayınlar" arasında broşürler, pullar hatta paralar da sayılmaktadır. Diğer bir deyişle, istatistik verilerinde bunlar da "kitap" olarak kabul edilmektedir. Derleme Müdürlüğü'nün verilerinde kullanılan ölçütler ise bilinmiyor.

Bu kurum, sadece "süreli yayınlar" ve "süreli olmayan yayınlar" (kitaplar) ayrımı yapıyor. Belirtilmesi gereken diğer bir nokta da, yararlandığımız kaynaklarda "kitap" ifadesi kullanılırken cilt sayısının değil, eser sayısının esas alınmış olmasıdır. Örneğin, 20 ciltten oluşan bir ansiklopedi tek bir kitap sayılmaktadır.

Öte yandan, her yıl için verilen kitap sayısının içinde Türkçe telif eserlerin yanı sıra çeviriler de yer almaktadır. Dolayısıyla, sözü edilen verileri sadece "Türkçe telif eserler" olarak algılamak da yanlış olur.

1923-1933 dönemlerinin verilerine ulaşmak oldukça zor. Araştırmalarda veri toplamları yaklaşık olarak belirtilmiş. Bu nedenle 1923-1933 dönemini tablo dışında bırakmayı uygun bulduk. "Türkiye'de Ne Kadar Kitap Basılıyor?" başlıklı makalede verilen bilgiye göre 1928-1933 yılları arasında toplam 6262 kitap basılmış (163). Sami N. Özerdim, Türkiye Bibliyografyası'nın 1928-1938 yıllarını kapsayan ciltlerine dayanarak o yıllarda toplam 5443 kitap basıldığını saptıyor (Elli Yılda Kitap 21). 1934 yılında Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürlüğü kurulmuş ve Türkiye Bibliyografyası yıllık olarak yayımlanmaya başlamış.

1934-1999 yılları arasında yayımlanan kitap sayılarını yorumlarken kullandığımız verilerin güvenilirliği konusunda kuşkularımız olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. 1934-1939 yılları arasında kitap sayısında yavaş ve düzenli bir artış gözlemleniyor. İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) yıllarında bir duraklama olduğu görülüyor. BYRDM verilerine göre, Türkiye'de basılan kitap sayısı 1939 yılında 2831, 1945'te 2621'dir. Savaş başlangıcındaki sayı, savaş sonunda hemen hemen korunmuş. 1958 yılından itibaren kitap sayılarında bir artış gözlemleniyor; bu eğilim, 1973 yılında doruğa ulaşıyor (7479 kitap). Daha sonra ise, 1980 yılına kadar genel bir düşüş görülüyor. 1980 yılında 4318 kitap basılmış. Sonra, 1984 yılına kadar kısmî bir yükselme ve ardından 1995 yılına kadar süren kısmî bir düşme dikkati çekiyor. 1996 yılında ise, 3000 kitabı aşan anî bir artış görülüyor (8207 kitap).

TABLO1

Derleme Müdürlüğü'nün verilerine göre, 1934 yılından bu yana Türkiye'de yayımlanan kitap sayısında belli bir yükselme olduğu gözlemleniyor (bkz. Tablo 1 ). Öyleyse, ülkemizdeki kültür hayatının gelişme gösterdiğini, kitaba olan talebin arttığını, insanların giderek daha çok kitap okuduğunu söyleyebilir miyiz? Ne yazık ki hayır. 1934-1999 yılları arasında yayımlanan kitap sayısı giderek artmaktadır; ancak aynı dönemde ülke nüfusunda büyük bir patlama yaşanmıştır. Toplumumuzun kitapla olan ilişkisini değerlendirirken yayımlanan kitap sayılarına bakmakla yetinemeyiz. Nüfusa göre kitap okuma oranlarını saptamalıyız. Diğer bir deyişle, kaç kişiye bir kitap düştüğüne bakmak zorundayız. "Türkiye'de Kaç Kişiye Bir Kitap Düşüyor" başlıklı tablo (bkz. Tablo 2) kitap sayılarının nüfusa oranlanmış hâlini gösteriyor. Yayımlanan kitap sayıları (DİE verileri kullanılarak) nüfusa oranlandığında, ortada herhangi bir artış olmadığı, tersine 1973 yılından sonra, bazı iniş çıkışlar olsa da, genel bir düşüş olduğu görülebiliyor. Türkiye'de 1935 yılında 1741 kitap basılmışken 1995'te 5172 kitap basılmıştır. İlk bakışta bunun büyük bir artış olduğu sanılabilir. Oysa 60 yılda aslında hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. Çünkü, 1935'te 9280 kişiye bir kitap düşerken, 1995'te 12089 kişiye bir kitap düşmektedir. Demek ki ilerleme değil, gerileme vardır. (Tablodaki sütunlar ne kadar yüksekse, o kadar az kitap yayımlandığı anlaşılmaktadır.) Kitap sayılarına ilişkin verileri nüfiısa oranladığımızda ortaya şu sonuç çıkmaktadır: Cumhuriyet tarihinde en çok kitap 1973 yılında, en az kitap ise 1996 yılında yayımlanmıştır.

TABLO2

Düşündürücü olan şudur: 1935'ten 1995'e kadar 60 yıl içinde ülkemizde okuryazarlık oranı, okullaşma oranı, kentleşme oranı görülmemiş ölçülerde yükselmiştir. Ulaşım ve iletişimde büyük gelişmeler olmuş, yüksek teknoloji kullanımı yaygınlaşmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerinden, ülke nüfusunun yüzde 25'inin öğrenci ve öğretmen olduğunu öğreniyoruz. 1923 yılında 2914 kişi yüksek öğretim kurumlarında okurken, bu sayı 1999 yılında 1.464.740'a yükselmiş, yani yaklaşık 500 kat artmıştır. Bunlar yalnız o yıllara ait verilerdir. Oysa, hâlihazırda lise ve üniversite mezunu olan milyonlarca kişi vardır. Demek ki, üniversite mezunu olan nüfus bile çok az kitap okumaktadır.

Şu noktaya da dikkat çekinek gerekir: Gözlediğimiz azalma ya da gerileme, kitap tirajlarında değildir. Son yıllarda, tirajlarda da genel bir düşüş olduğu izlenimi yaygınlaşmaktadır. Ancak bu konuda elimizde veri bulunmamaktadır. Tevfık Çavdar, "Kültürel Gelişmemiz Açısından Sayıların Tanıklığı (1)" başlıklı makalesinde şu noktaya dikkat çekiyor:

[Y]ayınevlerinin uygulamakta olduğu baskı sayısı politikalarına bakarak, toplam baskı miktarında da gerileme olmasa bile bir yerinde saymanın varlığını ileri sürebiliyoruz [. . . .] 1975'ten sonra yayın yaşamında başlayan tekelleşme kitap sayısında belli bir azalmayı doğrudan getirmese bile, küçük ve orta boy yayınevlerinin sarsılmasına hattâ tasfıyesine neden olduğu için, yayın yaşamının o kanadında bir gerilemeyi doğurmuştur. Ayrıca bu büyük basın tekellerinin kitap sayısından çok, baskı sayısını arttırıcı bir etki yaptıkları ileri sürülebilir. (228-29)

TABLO3

Türkiye'deki durumun daha iyi sergilenebilmesi açısından diğer ülkelerle bir karşılaştırma yapmak da yerinde olacaktır. Anabritannica 1986 Karşılaştırmalı Ulusal İstatistikler adlı kaynaktan aldığımız 1985 yılı verileri ile seçtiğimiz bazı ülkeler için kaç kişiye bir kitap düştüğünü hesaplayarak bir tablo oluşturduk (bkz. Tablo 3; bu tabloda da yükseltiler azalmayı gösterir). Tabloda yer verdiğimiz 25 ülke içinde Türkiye sondan üçüncü sırada yer almakta ve Avrupa ülkelerinden çok geride bulunmaktadır. Türkiye'den daha geri düzeyde olabileceğini düşündüğümüz Venezuela, Kolombiya gibi ülkelerle bile aramızda, aleyhimize, yaklaşık 2000 kitaplık bir fark vardır. Tablo, basılan kitapların tirajları konusunda bilgi vermemektedir. Birçok Avrupa ülkesinde ve özellikle ABD'de kitap tirajlarının çok yüksek olduğunu biliyoruz. Bu etmeni de göz önünde bulundurursak, bu ülkelerle aramızdaki uçurumun aslında tahmin ettiğimizden de büyük olduğunu farkedebiliriz.

Yazılı kültürü, Batılı ülkeler gibi yüzyıllardır içşelleştirmeden medya kültürünün ağına düşmüş bir toplum görünümündeyiz. Televizyon ve bilgisayar gibi yüksek teknoloji ürünlerini bile yalnız "konuşmak" için kullanıyoruz.

Cep telefonu ise tam zamanında imdadımıza yetişmiş, bizi, zamanın daha da çoğunu konuşmakla geçiren insanlara dönüştürmüştür. Modern bir toplumun gerektirdiği şekilde okumayan, yazmayan, yazı teknolojisiyle yalnız yüzeysel bir ilişki sürdüren bir kitle durumundayız. Okumadan, yazmadan, düşünce üretmeden, bilim ve teknoloji üretimini kuıumsallaştırmadan, 21. yüzyılda başanlı olabileceğimizi sanıyoruz. Oysa bu şekilde, yalnızca, kurumsallaşmış niteliksizliğimizi sürdürebiliriz.

Kültürel düzeydeki nitelik düşüklüğü, istatistiksel verilerin sağlıksızlığında ve bunlara ulaşmanın zorluğunda da görülmektedir. Türkiye Bibliyografyası'nın hazırlanış ve sunuluş kalitesi bile son yıllarda düşüş göstermektedir. Örneğin, 1991 yılı verileri, okurlara, anlayabilecekleri ve yararlanabilecekleri şekilde sunulmamıştır. Görevleri, veri toplamak ve halka sunmak olan kurumlar görevlerini yerine getirmemektedirler. İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizde yaptığımız araştırmalarda da bu konuda yapılmış tatmin edici çalışmalara rastlayamadık. Bütün zorluklara karşın, ulaşabildiğimiz kaynaklardan yola çıkarak genel bir yorum yapmaya çalıştık. Sonuçların bu kadar vahim olabileceğini başta tahmin etmemiştik. Çalışmamızın, bizden sonraki araştırmacılara yardımcı olmasını ve kültür yaşamımıza küçük de olsa bir katkıda bulunmasını diliyoruz.

Bu yazıyı çözümler önermek için yazmadık. Her kurum kendi çözümünü üretmeli, ortak sorunun çözümüne kendi katkısını sunmalıdır. Son olarak, "Türkiye'de Kitap Okunuyor mu?" sorusunu yanıtlamaya çalışalım: Kuşkusuz.

KAYNAKLAR
Anabritannica 1986 Karşılaştırmalı Ulusal İstatistikler. İstanbul: Ana Yayıncılık, 1986.
Çavdar, Tevfik. "Kültürel Gelişmemiz Açısından Sayıların Tanıklığı (1)." Varlık 898 ( 1982): 226-29.
Escarpit, Robert. Edebiyat Sosyolojisi. İstanbul: İletişim Yayınları, 1992.
İstatistik Göstergeler (1913-1990). Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü, 1991. 
Özerdim, Sami N. Elli Yılda Kitap (1913-1973). Ankara: Sevinç Matbaası, 1974. 
"Türkiye'de Ne Kadar Kitap Basılıyor?" Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni 1.2 ( 1952): 161-65.
"Yetmiş Altı Yıllık Dönemde Sayısal Gelişmeler." (2000) Internet. 31 Ekim 2000. Ulaşılabilecek adres: http://www.meb.gov.tr

Gül Sılacı,Reyhan Tutumlu