|
|
durdun
söylenmemiş, anlatılmamış, söylenememiş olanı anlaşılır kıldı duruşun Türk Edebiyatı Bölümü ve Türk Edebiyatı Merkezi, 21 Ekim 1999 Perşembe akşamı şair Gülten Akını'ı "Güz Şiir Günleri" etkinliğine konuk edeceğini duyurmuştu. Gülten Akın bu toplantıya rahatsızlığı sebebiyle katılamadı. Aynı günün sabahında Cumhuriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürüldüğü haberiyle sarsılmıştık. "Gülten Akın: Güz Şiir Günleri" başlıklı toplantımız buruk bir havada geçti. Biz her şeye rağmen şiirle birlikteydik; şairce bir yaşamın izlerine tanıklık ediyorduk. Bölüm Başkanımız Prof. Talât Halman, Gülten Akın'ın "O Elindeki" adlı şiirini okuyarak başladığı açış konuşmasının sonunda, salonda bulunanları Prof. Kışlalı için bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Sonra sözü Gülten Akın'ın şiir sanatı üzerine bir konuşma yapacak olan şair Ali Cengizkan'a bıraktı. "Gülten Akın’ın Poetikasının Uğrakları" başlıklı konuşmasında Cengizkan, bu uğrakları şairden seçtiği okumalarla destekleyerek sundu. Kestim Kara Saçlarımı döneminde “ ‘ben’ olarak konuşan, eşine ve çevresine direnmekte olan kadını" anlatan Gülten Akın, "kendi varoluşunun şiirini" yazmıştır. Bu şiir İkinci Yeni etkisiyle ses ve yapıda güçlenmiştir. Gülten Akın, "yaşayan, duyarlı, kadın olan bireyin yaşamındaki her boyutta" onun yanındadır, onunla Anadolu'da beraberdir, iç içedir. 60'lı yılların Türkiye'sinden geçerken kendi bireysel konumunu ve yapıda, konuda ve seste kendine özgülüğünü sürdürür. Sevdiği Cemal Süreya ve Behçet Necatigil şiirinden etkilenir. Kırmızı Karanfil kitabıyla toplumsal kimliği vurgulanan Gülten Akın şiirinin "daha kararlı bir sesi" vardır artık. Anadolu'yu bizzat yaşayarak gözlemleyen şair, "şiirini yükseltirken halkı da yükseltmiştir". Cengizkan'ın saptamasına göre Gülten Akın'ın "poetika ve etikası 'içtenlik' olarak algılanır okur tarafından". Maraş'ın ve Ökkeş'in Destanı ile Seyran yaşanmıştır. Ağıtlar ve Türküler'de; İlahiler'de olgunluğa erişmiş bir şairdir Gülten Akın. "Kestim Kara Saçlarımı’daki kadından halk insanı olarak aydınlanan" şairdeki bu değişme bir "kopuş" değil, ipuçları daha önceden verilmiş bir gelişmedir. Sevda Kalıcıdır'da duru bir dil kullanan Gülten Akın, son iki kitabıyla da kendi sanatını gösteren Gülten Akın şiirinin geldiği bu aşamayı, şairin Türk dilini ve şiirini çok iyi bilmesine, sevmesine ve bu geleneğin içinden "yeni bir duruş alanından konuşabilmesine" bağladı. Ardından Dr. Mustafa Şerif Onaran "Sessiz Arka Bahçeler'den Gülten Akın Şiirine Bakış" başlıklı bildirisini sundu. 1998'de yayımlanan Sessiz Arka Bahçeler ile 1999 Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü’nü kazanan Gülten Akın, bu kitabında özellikle kadına bakışıyla Onaran'ın dikkatini çekiyordu. Onaran, Gülten Akın'ı "Anadolu’da gezmiş, anne olmuş, çağına tanıklık etmiş" ve "yüksek sesli, öfkeli bir ozan değil, kendisini denetleyen bir ozan" olarak nitelendirdi. Toplumcu özden ödün vermeyen Gülten Akın, "Sessiz Arka Bahçeler'ine çekilirken yaralı bir dinginlik içinde yaşamını gözden geçiriyordu". Ayaktadır hâlâ, çünkü "Anadolu insanına duyduğa inanç onu güçlü kılar", Maraş'ın ve Ökkeş’in Destanı’ndan, Seyran’dan, İlahiler'den bugüne kadar. Sessiz arka bahçelere çekilirken de yüreği, ölen yiğitlerin yanındadır. En çok kadınları tanıyan Gülten Akın, kendinden vermesini bilen bir ana olarak Sessiz Arka Bahçeler'de "kendiyle ve bir kadınlar ormanıyla" yüzleşmektedir. Düşe düşen kadınlar, evdeki kadınlar, konkenci kadınlar, kapıcı kadınlar, anne kadınlar ve diğerleri usulca dile getirilir şairin "süse bulaşmayan yalın" şiirinde. Gülten Akın bir ana ve ozan olarak bağışlamasını bilir; ancak Sessiz Arka Bahçeler'de kırgın bir yüreğin dilidir. Gülten Akın şiir akşamı, Talât Halman'ın okuduğu "Alaca Dağlarda Sarı Çiçek", "Kendi Yalnızlığında Unutulmuş", "Affet Gitsin", "Çağrı", "Her Şey Ölümün", "Şu Giden Atlıya Türkü" , "Ağıt" ve "Gülerken Yüzün" şiirleriyle sona erdi. Ayşegül Nazik
|