|
|
Bir devrin romanını yazmıştı Cahit
Uçuk, cesaretin, güç ve direncin, kadınlık bilincinin, yıllarca süren bir
arayışın... Türk Kadın Roman ve Öykü Yazarları Sempozyumu'nda ağır
ağır çıktığı kürsüden, aradığını nihayet bulmuş bir yazarın güvenli sesiyle
anlattı nasıl yazar olduğunu.
"Bir çocuk düşünün", diyordu, "halktan doğmuş bir ailenin çocuğu". Bağımsızlık mücadelesinin sürdüğü Anadolu'da, parasız pulsuz, okulsuz, yolsuz yaşanan yıllarda Cahit Uçuk'un elinde tek bir şey vardı: Kültürlü bir aile ve sandık dolusu kitaplar. Balıkesir’den Antalya'ya, Hekimhan'dan İstanbul'a Anadolu'nun çeşitli yörelerinde bir Anadolu kızı gibi halı dokuyup börekler, tatlılar yaparken bir yandan da kitaplar okudu Cahit. Adı Cahide'ydi ama Cahit Kız diyorlardı ona. On beş-on altı yaşlarında, komşuda, sokakta ya da bir köşe başında görüp de beğenenler artık Cahit Kız'ın kapısına dayanmıştı. Kendisine sürekli sorular yönelten Cahit ise kapısını çalıp "Allah'ın emri Peygamberin kavliyle..." diyenleri umursamıyordu pek. Şiirleri vardı onun, kilitli defterleri... Bir gün eniştesi, Abdülhak Hâmid Bey'le tanıştırdı Cahit'i. İlk kez bir genç kız gibi giyindi: Lacivert bir elbise ve topuklu pabuçlar. Abdülhak Hâmid Bey, "Sende bir istidâd-ı şâiriyet var" dedi Cahit'e. Şiir defterine bir de not düştü: "Bu genç kız ilerde nesirle yazarsa çok güzel eserler verecektir". Nesirle yazmaya başladı Cahit; anılarını, gezip gördüklerini yazdı. Abdülhak Hâmid Bey'in öğütleri önemliydi onun için; çünkü henüz on yaşındayken mektup yazdığı Halide Edib ona cevap vermemiş, Cahit de ünlüler insana asla cevap vermez zannetmişti. Çocukluğunda Halide Edib'e duyduğu kırgınlık ve gençliğinde Abdülhak Hâmid'e duyduğu hayranlık, bugün Türkiye'nin her köşesinden gelen okur mektuplarına cevap veren bir Cahit Uçuk yarattı. "Uçuk; pastel, iddiasız, övünmesiz, solgun renk... Ben öyleyim" diyordu, "Anadolu'da yetişmiş, kendi kendine okumuş bir garip kız". Hep bir arayışın peşindeki bu garip kız, artist mi olayım terzi mi derken karşısında Nâzım Hikmet'i buldu. Bir arkadaşının evinde karşılaştı Nâzım'la. Ezbere biliyordu şiirlerini, onun ses tonuyla da okuyabiliyordu üstelik. Çok etkilendi Nâzım Hikmet, Resimli Ay Mecmuası için bir yazı istedi Cahit'ten. Yazdı Cahit. Mecmua çıktığında sevinçten ölüyordu. Bir de takdim yazısı çıkmıştı: "Bu elinize aldığınız mecmuada hikâyesini okuyacağınız genç yazar, bilinmeyen bir salona girdiği zaman kendini sevdirebileceği bir hususiyeti olan insanlardandır". Bu ilk yazının ardından edebiyat dünyasında bir yer edinmeye başlayan Cahit Uçuk, "Babıâli kurtları" arasında genç bir kadın yazar olarak mücadele etmek zorundaydı. Babasının öğüdü hiç çıkmadı aklından: "Şu annenin kaşını yolduğu cımbız var ya, onu al eline, Arapça, Farsça, Fransızca kelimelerin yerine Türkçesini kullan. Bak, Yunus Emre'yi hâlâ okuyoruz". Böylece "Anadolu diliyle" kaleme aldığı "pırıl pırıl yazılarıyla" bir hayran kitlesi edindi. Onun "kadın ruhlu bir erkek" olduğunu düşünen kadın okuyuculardan aşk mektupları almaya başladı. Bir gün bir dergide fotoğrafı çıkınca bu sefer de erkek hayranları sardı etrafını. O ise aldığı karara bağlıydı; çok çalışarak, görgüsünü, bilgisini artırarak yazdı yazdı yazdı... "Ahmet Midhat Efendi yine yazmaya oturdu" diyordu annesi. Ahmet Midhat Efendi gibi hızlı yazıyordu. Para kazandığı için onuru da besleniyordu. "Ben evlenirsem kocamdan kesinlikle para istemeyeceğim" diyordu genç yazar. Yazmak ayakta durmaktı, var olmaktı... Bunca yıllık emeğin sonucunda edebiyatımıza sayısız aşk romanı, köy romanı ve çocuk kitabı kazandırdı Cahit Uçuk. "Şimdi yalnızca çocuklara yazıyorum" diyor; çünkü Atatürk'ten sonra yetişen üçüncü nesli Türkiye'nin ümidi olarak görüyor. Özendirici öyküler yazıyor çocuklara, hayat hikâyeleri, masallar... Duru bir dille yazılmış ınasallarla büyüyen çocuklara öyle ihtiyacımız var ki, bunca yıllık tecrübesini yeni neslin yetişmesi için kullanan Cahit Uçuk büyük bir değer bizler için. Türk Kadın Roman ve Öykü Yazarları Sempozyumu'nda adeta bir romanın sayfalarını çevirircesine anlattığı yazarlık serüveni her bakımdan örnek alınacak bir yaşam öyküsüydü. Bir devrin romanıydı üstelik. Biraz da kırgınlığın. "Biz kadın yazarlar birbirimizi destekleyeceğimiz yerde kösteklemişizdir çoğu kez" diyordu. Bunun için Türk Kadın Roman ve Öykü Yazarları Sempozyumu'nda konuşma yaptığı gün, hayatının en önemli günlerinden biriydi. Ayakta alkışlanan ise bir kadın yazarın varoluş öyküsüydü. Emekleriniz boşa gitmedi Cahit Uçuk. O genç ruhunuza sevgiyle... Hivren Demir
*Bu öykü, Cahit Uçuk'un Türk Kadın Roman ve Öykü Yazarları Sempozyumu’nda yaptığı konuşma esas alınarak yazılmıştır. |