Usta Şair Yine Gündemdeydi: “Edip Cansever 75 Yaşında”
Günil Özlem Ayaydın-Cebe
Sayı 14: Kış 2004

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi, 25 Aralık 2003 günü, Türk şiirinin ustalarından Edip Cansever’in doğumunun 75. yılı dolayısıyla düzenlenen sempozyum ve şiir akşamından oluşan bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. “Edip Cansever 75 Yaşında” başlıklı etkinliğin sempozyum bölümü saat 14:00’te, C-Blok Amfi’de birçok şair, eleştirmen ve konuğun katılımıyla gerçekleşti. Etkinliğin Şiir Akşamı bölümünde ise bir belgesele, şairin mektuplarından bir seçkiye, bir değerlendirme konuşmasına ve Cansever’in çeşitli şiirlerine yer verildi. Etkinliğin her iki bölümünün de sunuculuğunu Türk Edebiyatı Bölümü yüksek lisans öğrencilerinden Senem Timuroğlu yaptı.

Cansever’in Şiir Evreni Değerlendirildi

Sempozyumun açış konuşmasını yapan şair ve eleştirmen Ahmet Oktay, “Kimselerin İlgilenmediği Olayların Tarihçisi” başlıklı bildirisinde Cansever’in şiir serüvenini genel hatlarıyla ele aldı. Cansever’in genç kuşaklar arasında dolaşımda olduğunu, bu nedenle, zamanın belki de Cansever’in şiirini büyüttüğünü dile getiren Oktay, şairin poetikasındaki dönüşümlerin 1950’li yıllardaki toplumsal, ekonomik ve siyasi ortamla ilişkisine değindi. Oktay, aynı zamanda, Cansever’in şiirindeki dönüm noktalarından hareket ederek Türk şiirinde İkinci Yeni olarak bilinen akımın evrimini sorguladı. İkinci Yeni şiir anlayışına yöneltilen bazı eleştirileri yanıtlayan Oktay, Cansever’in abartılı estetizmden yolunu ayırarak kamusal alana yönelmesi, şiirindeki mekân algısı ve yabancılaşma izleği hakkında değerlendirmeler yaptı. Konuşmasını, “Cansever bize benzersiz ve içten bir dünya sundu, bu nedenle ona borcumuz var” sözleriyle bitiren Oktay, son olarak, şairin “Boş Versene Canım Niye Beklemeli” adlı şiirini okudu.

Oturum başkanlığını Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü ile Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyesi Orhan Tekelioğlu’nun yaptığı sempozyumun ilk konuşmacısı, Türk edebiyatının önde gelen eleştirmenlerinden Mehmet H. Doğan’dı. “Şairin Seyir Defteri” başlıklı bildirisinde Cansever’in şiirinin belli başlı özelliklerine değinen Doğan, şairin İkinci Yeni akımıyla olan ilişkisini değerlendirdi. Cansever’in Yerçekimli Karanfil adlı kitabından önceki yapıtlarını bir anlamda reddettiğini dile getiren Doğan, şairin böylece şiirine bir milat koyduğunu belirtti. Cansever’in şiirindeki Metin Eloğlu etkisinden de söz eden Doğan, şairin Umutsuzlar Parkı adlı yapıtındaki “bunaltı”, “mutsuzluk”, “tedirginlik” temalarını yorumladı ve bunların Cansever’e özgü, toplumsala doğru bir çıkış yolu arama yöneliminde birleştiğini söyledi. Mehmet H. Doğan, daha sonra, Cansever’in tiyatroyla olan yakın ilişkisi nedeniyle “iç monolog” tekniğini sıkça kullandığından söz ederek onu “evrensele yönelik” yapıtlar yaratmaya çalışan, “şiiri amaç olarak gören”, “işine ve okura saygı duyan” bir şair olarak niteledi. Doğan, bildirisinin sonunda, “Cansever’in şiiri, genel kanının aksine, soyut olmak şöyle dursun, insan gerçeğine sıkı sıkıya bağlı bir şiirdir” yorumunda bulundu.

Sempozyumun ikinci konuşmacısı olan şair, romancı ve eleştirmen Güven Turan, Edip Cansever şiirindeki hayvan imgelerini incelediği “Edip Cansever’de Hayvanlar” başlıklı bildirisinde, öncelikle, şairin çok kişilikli ve dramatik yapıda şiirler yazdığını dile getirdi. Cansever’i “tam bir kent şairi, saf bir İstanbullu” olarak niteleyen Turan, onun aynı zamanda şiirinde en çok hayvan adı geçen şairlerden biri olduğuna değindi. Cansever’in Toplu Şiirleri’nin birinci cildinin ilk 368 sayfasındaki hayvan adlarını taradığını belirten Turan, bu yapıtta toplam 77 tikel hayvan adı bulunduğunu söyledi. Bildirisinde özellikle üç hayvan üzerinde yoğunlaşan Güven Turan, şairin Umutsuzlar Parkı adlı yapıtının “Amerikan Bilardosu ile Penguen” adlı ilk bölümünde şairin pengueni “uzlaşıksızlık sağlamak üzere”, “Garip şiirinin folklorik kargasının karşıtı olarak” kullandığını belirtti. Turan, “Çağrılmayan Yakup” adlı şiirdeki “kurbağa”yı ise Eugene Ionesco’nun Gergedanlar adlı oyunundaki “gergedan” ile karşılaştırmalı biçimde değerlendirdi. Turan, son olarak, Cansever’in “Yengeç” adlı şiirindeki anlatıcının yengeçle özdeşleştiğini söyleyerek “anlatıcıyla yengecin serüveni, canlı bir yengeçten ölümün ve ölümsüzlüğün simgesine dönüşür” yorumunu yaptı.

Sempozyumun üçüncü konuşmacısı, Türk Edebiyatı Bölümü doktora öğrencilerinden Devrim Dirlikyapan’dı. “İkinci Yeni Dışında Bir Şair: Edip Cansever” başlıklı yüksek lisans tezini 2003’te tamamlayan Dirlikyapan, “Edip Cansever’de Nesnel Bağlılaşık ve Dekor” başlıklı bildirisinde T. S. Eliot’un “nesnel bağlılaşık” (İng. objective correlative) kavramını Cansever’in şiiri bağlamında ele aldı. Öncelikle, kavramın Türkçeye aktarılışındaki sorunlara değinen Dirlikyapan, T. S. Eliot’a ait olduğu düşünülen bu kavramın ilk kez ondan 64 yıl önce Washington Allston tarafından kullanıldığı saptamasını yaptı. Dirlikyapan, Cansever’in “Amerikan Bilardosu ile Penguen” adlı şiirindeki nesneleri ve dekoru ele aldığı konuşmasında şairin bu şiiri yazdığı sırada henüz “nesnel bağlılaşık” kavramıyla tanışmadığını belirtti. Buna karşın Cansever’in bu kavramla örtüşen bir yöntemi benimsemesini, şairin “kendisinde var olan, nesneleri didik didik etme ve dekor hazırlama çabasını ‘nesnel bağlılaşık’la anlamlandır[ması]” olarak yorumladı. Metinlerarası göndermelerin de Cansever şiiri için bir “nesnel bağlılaşık” oluşturduğunu belirten Dirlikyapan, şairin “Otel” adlı şiirini de bu kavram aracılığıyla yorumladı.

Sempozyumda son olarak Türk Edebiyatı Bölümü doktora öğrencilerinden Ali Serdar, “Patoloji ve Varlık Arasında Ben Ruhi Bey Nasılım” başlıklı bildirisini sundu. Konusunu Ruhi Bey’in psikopatolojisinin çözümlenmesi ve varoluşsal sorunsal açısından bu yapıtın şairin diğer yapıtlarıyla bağlantısının değerlendirilmesi olarak iki bölüme ayıran Serdar, Ben Ruhi Bey Nasılım adlı yapıtı “Edip Cansever’in kendi çizgisinin doruk noktası” olarak nitelendirdi. Bu şiirde sistemli bir şekilde bir roman dünyasının kurulduğunu belirten Ali Serdar, varoluşçu psikoterapist Irvin Yalom’un görüşlerinden yararlanarak yapıttaki anlatıcıları psikanalitik açıdan ele aldı. Serdar, Cansever’in bu yapıtında pek çok çelişkinin bireşimini yarattığını belirterek Ruhi Bey karakterinde gözlemlediği “kimlik dağınıklığı”nı “Ruhi Bey hem her şeydir hem hiçbir şey” yorumuyla dile getirdi.

Sempozyumda sunulan bildirilerden sonra sorular bölümüne geçildi. Bazı dinleyicilerin Edip Cansever’le ilgili anılarını da dile getirdikleri bölümde, sorular, Cansever’in şiirindeki hayvan imgeleri üzerine yoğunlaştı. Bu bölümde, ayrıca, Ben Ruhi Bey Nasılım’daki Ruhi Bey’in adının çağrışımları hakkında çeşitli gözlemlere ve Cansever’in gerçek yaşamındaki tanıklıkların şiirindeki yansımaları hakkında değerlendirmelere yer verildi.

Cansever “Şiir Akşamı”nda Aramızdaydı

“Edip Cansever 75 Yaşında” başlıklı etkinliğin Şiir Akşamı bölümü, sempozyumun yapıldığı mekânda gerçekleştirildi. Şiir Akşamı, saat 17:30’da, TRT tarafından hazırlanan ve daha önce “Sözün Büyüsü” programında sunulan bir belgeselin gösterilmesi ile başladı. Şairin yaşamı ve yapıtları hakkındaki bu belgeselin ardından Cansever’in, mazereti nedeniyle etkinliğe katılamayacağını bildiren kızı Nuran Cansever Birol’un sempozyumda okunmak üzere gönderdiği mektup, bölümün doktora öğrencilerinden Reyhan Tutumlu tarafından sunuldu. Mektuba ekli olan ve şairin daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış mektuplarından oluşan bir seçki ise bölümün yüksek lisans öğrencilerinden Erkan Erginci tarafından okundu.

Şiir Akşamı’nda Edip Cansever şiirlerinin okunmasına geçmeden önce, şair ve deneme yazarı Dr. Mustafa Şerif Onaran, “Anıların İzinde Edip Cansever ve Şiiri” başlıklı konuşmasını yaptı. Konuşmasında, şairin poetikasındaki evrilmeyi, “Ömer Edip’ten Edip Cansever’e dönüşüm” olarak niteleyen Onaran, Cansever’in yapıtlarında Ahmet Oktay’ın gözlemlediği Metin Eloğlu etkisinin yanı sıra Salâh Birsel etkisinden de söz edilebileceğini belirtti. Onaran, İkinci Yeni akımının “toplumdan kaçış şiiri” olarak anlaşılmasını eleştirerek Edip Cansever’i “toplumcu duyarlılığın dayandığı bir umuda yaslanan”, “emeğin gücüne inanan”, “yaşadığı dönemin sorumluluğunu duyan”, ama “toplumcu gerçekçiliğin güdümünde olmayan” bir şair olarak değerlendirdi. Onaran, şairin “Kendi küllerinden yeniden doğan bir Simurg gibi sesini bize duyurmaya çalış[tığını]” belirtti.

Etkinliğin son bölümünde şairler, Edip Cansever’in şiirlerinden seçmeleri seslendirdiler. Programın bu bölümünde kürsüye çıkan şairler ve seslendirdikleri şiirler şunlardı: Hüseyin Atabaş, “O Mavilik Derdi”; Eren Aysan, “Bir Ay Aldım Diyarbakır’dan”; Abdülkadir Budak, “Uzak Yakınlık”; Şükrü Erbaş, “Eylül’ün Sesi”; Akif Kurtuluş, “Gelmiş Bulundum”; Ahmet Özer, “Gül Kokuyorsun”; Mahmut Temizyürek, “Sonrası Kalır”; Hilmi Yavuz, “İnfilak”.

“Edip Cansever 75 Yaşında” etkinliği, usta şair Edip Cansever’in, yarattığı şiir evreni ve özgün poetikasıyla daha uzun yıllar gündemde kalacağını bir kez daha gösterdi.

gunil@bilkent.edu.tr